Yeni dönemde Uluslararası Erkler Orta Doğu'dan Afrika'ya uzanan geniş coğrafyada, Türklere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyordu. Çünkü Osmanlıdan sonra iki yakası bir araya gelmeyen bu toprakları ancak Ankara hizaya getirebilirdi. Aralarındaki menfaat mücadelesi sebebiyle ikiye ayrılan güçlerden Türkleri yanına alan, bu küresel maçın galibi olacaktı. Türk Devleti ise içeride kendi planını yapıyor ve eski imparatorluk günlerine geri dönmeyi hesaplıyordu. İşte Stratejik Derinlik arz eden bu millî poli

Hava buz gibi... İliklerime kadar üşüyorum. Sanki sekiz yaşındayım ve sanki bugün babamın dayaklarına işkenceyi de eklediği gün. Üzerimde söndürdüğü sigaraların acısını duyuyorum ama bir farkla; söndürdüğü yerler yanmıyor artık, aksine buz gibi. Attığı her ustura kesiğinin izleri duruyor ama artık çirkin görünmüyor gözüme. Annem bir köşeden olanları izliyor, bağırmalarımı duymuyor, sadece gözyaşı döküyor. Yoksa bir anne evladına ağlama demez mi, ben buradayım demez mi? Bu katil ruhlu adamın beni her gün bir

Hiç'im Sıkıldı Ben'i Okumak Zordur! "Dediler Ki; Uzun cümleler kurma, okuyucu sıkılır ve okumaz... Ağdalı ifadeler kullanma, çoğu anlamayacaktır... Kalın olmasın kitap, bitiremeyeceklerini düşünüp ellerine bile almazlar... Resim yerleştir içine ki okumak için cezbe oluştursun... Dine - siyasete değinme, seni düşman bilirler... Felsefede - Bilimde demlenme, sana mı kaldı derler... Yazdıklarının doğruluğunu / gerçekliğini kanıtlayamazsan dile düşürürler... Ucuza mâl et, onlar kitaba para vermezler... Mutlul

Şükran'ın hayatını düşünüyordu. Şükran, küçük yaşta tecavüze uğramış, bu yüzden okulunu tamamlayamamıştı. Evlendiği insan ona cehennemi yaşatmıştı. Kısacası içinde yaşadığı toplum onu oyunun dışına atmış, bu duruma dayanamayan zavallı Şükran da oyuna girme isteğinden vazgeçerek hayatına son vermişti. Bir hata sadece bir kişiye özel olamaz. Tüm dünya etkileşim hâlindedir. Bu etkileşim neticesinde tüm güzelliklerde olduğu gibi tüm çirkinliklerde de hepimizin payı vardır. Eğer ortada bir günah varsa bu günahın

"Fikrini değiştirmeye yetsin, yoksa daha kötüsü gelecek." İzmir'de yüzyıllardır gizliden gizliye var olan bir kötülük, tanınmış bir iş adamı yüzünden gün yüzüne çıkar. İpucu bırakmadan işlenen cinayetler, tehdit dolu mesajlar ve gizemli işaretlerle bu sakin Ege İncisi, o zamana değin hiç yaşanmamış bir çılgınlığın beşiği oluverir. Kurbanlarla katillerin birbirine karıştığı bu labirentte cinayet masasının sıra dışı komiseri Cüneyt, yeni yetme ortağı Nazlı'yı da yanına alarak bir çıkış yolu aramaktadır. Bu

"Hâlihazırda modern kültüre yenik düşmüş sokaklarımız vardı bizim. O sokaklardan nadiren geçerdi arabalar. Çocuklar neşe içinde bütün gün arkadaşlarıyla oynardı da yine doyamazdı o kaldırımlara. Her şeyden önemlisi güven vardı sokaklarımızda. Mahallelerimize dostluk hâkimdi. Herkes birbirini tanırdı, şimdiki gibi yabancı değildi kapılar. Boş vermezdi kimse kimsenin derdini, öyle süslü püslü değildi belki evler; boyaları eski, sıvaları dökük, pencereleri kırıldı kırılacak hâldeydi ama sokaklar hayırhahlıkla,

Aşkı nasıl bilirsiniz? Nerede, ne zaman, nasıl başladığını bilmeden "doğuştan sevdalı" olmak mıdır aşk? En güzel şehirde, o şehre hasret, o şehrin acısıyla, o acıya sabrederek o şehri özleyerek yaşamak mıdır aşk? Yangınlardan geçip kül olmak mı sevgiliden uzak değersiz pul olmak mıdır aşk? Barışı, adaleti, muhabbeti gönüllere sunmak mıdır aşk? Gözlerde görünmez bir perde midir aşk? Hak'tan gelip Hakk'a dönmek midir, aslına can vermek midir aşk? Sevgili için ölmeyi değil yaşamayı göze almak mıdır aşk? Ölüm

Günah için neden bir bahane arıyorsun, uzanmak istediğin yolu sen seçmedin mi? Ayak seslerini dinle, Sana dokunmak isteyen teni hisset, ya acı çek ya da kendini ona bırak. Direnme! İçinde yaşattığın sonsuzu dışarı bırak. Ölüm sadece bir bahane... Çünkü çamurun içindeki bir nefesiz hepimiz... Sağır ve dilsiz olan, dağlarda delirerek bir hayvan gibi öldürülen Elena'nın oğluydu Daniel. Bir günahkâr olarak geldi dünyaya. Dünyanın yaratılışını gördü. Azrail'in insan ruhunu nasıl aldığını gördü. Ölümü bilmezken

Teğmenin Aşkı Türkiye'de henüz kurgulanmayan yakın tarihe farklı açıdan bir yaklaşımdır. 1984 yılında Güneydoğu'da "bir avuç çapulcunun yediği haltlar" diye küçümsenen ama ülke tarihinin maddi/manevi yaşadığı en büyük yıkımı oluşturan otuz yıllık yok edici döneme ait bir kesitin bir teğmenin yaşadıkları üzerinden anlatılmasıdır. Yazar işte böylesine hareketli bir ayaklanma dönemini Doktor kod adlı bir isyancı köylü önderi ile inanılması güç tesadüflerle karşılaştığı bir Türk subayının başından geçenleri il

Bir cinayeti aydınlatmak; ne olduğu bilinmeyen bir yapbozun parçalarını tek tek yerlerine koyup resmi ortaya çıkarmak gibidir Her bakış açısının bir doğrusu vardır. Gerçek doğru; bütün bakış açılarının tek bir doğru üzerinde birleşmesiyle bulunur Elinden geldiğince hızlı bir şekilde basamakları çıkmaya çalıştı. Merdiven boşluğundan baktığında, korkuluğu tutup bırakan elin dışında bir şey göremiyordu. İki katın merdivenlerini henüz tırmanmıştı ki yukarıdan bir gürültü geldi...

"Adım Evra ve ben Orta Doğu'nun kolu kesikler ırkına mensubum. Ben bir hırsızım!" Şah İsmail'in ülkesi, masallar diyarı İran'dan, işlediği adi suç nedeniyle âşıklar ve şairler kenti İstanbul'a kaçmak zorunda kalan İsfahanlı güzel bir kadın ve dünyayı maddeden ibaret zannederek günübirlik tatminlerle ömrünü sürdüren varlıklı genç bir adam Hesapta olmayan acı sürprizler nedeniyle yaşamı sorgulayan insanlar Umulmadık bir olayla kaderleri kesişen ve ayrı dünyaların insanı olan Evra ile Timuçin, kendilerini

"Doğduğumdan beri aynı Sevda'ydım. Daha geçen gün pısırık olduğum için beni tartaklayan adam bugün uysal olduğum için övünüyordu. Her cümlesinde bana mutlaka bir kere aptal ya da geri zekâlı diyen adam ilk defa sözlerinden çıkmadığım için benimle gurur duyuyordu. Sırf onlara inat geri zekâlı gibi davranmak istedim ama olan yine bana olacaktı. Bu evden tek kurtuluşum bu şanstı. Üstelik evlenen diğer kızları düşününce mucize gibi şanstı. Bu düşünce sakinleştirdi beni. Sonuçta zaten benim istediğim insanla bir

Tarih ölü bir geçmiş değildir. Mazideki olaylar ve kişiler günümüze etki ettiği ölçüde tarih bilimine malzeme olabilirler. Bu yönüyle tarih canlı bir bilim dalıdır. Her ne kadar bu bilim dalı değer yargılarından etkilense bile, bu tarihin en eski sosyal bilim dallarından biri olduğu gerçeğini değiştirmez Tarih bir toplumun hafızasıdır. Tarihini bilmeyen toplumlar yıkılmaya mahkûmdurlar. Nitekim her ülkenin sahip çıktığı resmi tarih içtimai hayatta fikir, ülkü ve gönül birliği yaratmaktadır. Bu nedenledir k

Yıllardır garsonluk yapan bir gözlemci Erdal Turan Hepimizin keyifli geçirdiği vakitlerde ülkenin birçok sorunuyla yüzleşmiş, akla hayale gelmeyecek konuşmalara şahit olmuş, istemeden de olsa sahte hayatları gözlemlemiş biri. Türkiye'de ilk defa, hatıralarını kaleme alan garson da Erdal Turan Okuduğunuzda çok şaşıracağınız, kahredeceğiniz hatıralarla ilk kez okurla buluşuyor.

Bu dünyada Ya erkek olacaksın Ya da kadın İnsan olmana izin vermiyorlar...

Biliyorum ki sana geliyor her cümlenin başı ve sonu... Her şeyin başında ve sonunda sen olup çıkıyorsun Alyel. Ve öylesine içimde derinsin ki ne yapsam ayrılamam senden asla... Bütün bu kaprislerine, gururuna karşın yine de sevebiliyorsam seni; okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde, dinlediğim şarkılarda sen olup çıkıyorsan, dünya yerle bir olsa umurumda olmuyorsa, seni kazanmak için bütün yollar mubah olabiliyorsa bana, güneş karanlıklara gömülüp yıldızlar bir daha çıkmamak üzere küsüp gidiyorlarsa, bü

Zamanın içinde anı yakalamak gibiydi seni sevmek Divaneydim gözlerine, müptelaydım sözlerine, Işğımdın, gülümdün, sümbülümdün... Mesafelere inat vurulmuştum ceylan gözlerine! Nefesin değil nefessiz kalışımdın bitmek bilmeyen gecelerde...

Dünyanın merkezinde kurulmuş genç bir cumhuriyet... Yüzyıllar boyunca bölgesini yönetmiş bir millet... ve sorunlarla büyüyen yeni bir nesil... Genç yazar H. Bozkurt Çelik, 2023 hedefinden Kürt sorununa, Büyük Ortadoğu Projesinden özgürlük ve insan haklarına kadar birçok konuda Türkiye'nin sorunlarını tartışıyor, çözüm önerileri sunuyor. Türk siyasetini, tarihi ve geleceğiyle değerlendiren Çözemediklerimiz kitabı, ülkesini düşünen herkes için faydalı bir rapor niteliğinde.

"Ülkücüler, bir davanın, şuurla benimsenmiş bir ülkünün tutkuyla sahiplenilmiş bir iddianın yaşaması ve yaşatılması için candan ve serden vazgeçmeyi göze alan insanlık mucizeleridir. Ülkücüler, yatağından taşan coşkun ırmaklar gibi pisliklere, tortulara ve ideolojik kalıntılara her şeyleriyle mukabele etmişlerdir. Kurşuna, bombaya, tuzağa ve türlü saldırılara teslim olmamışlardır. Emin olunsun ki, biz de bu kutsal mirası yağmalatmayacağız ve çekilen acıların, verilen mücadelelerin heba olmadığını, merak e

Osmanlı hanedanı cariye iken sultan olmuş hatunları çok görmüştü. Peki, ya aksi? İstanbul'da bir şairin konağında artık bir seneye yakındır esir edilmiş haseki yaşıyordu. Göğsünde ise kanlı gözyaşları ile Tebriz ağlıyordu. Ama artık buna son vermenin vakti gelmişti.