Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 561 kayıt bulunmuştur Gösterilen 220-240 / Aktif Sayfa : 12
İsmail Hakkı, Mevlana Celâleddin Rumî'nin (ö. 1273) Mesnevî'sine yaptığı şerhin adına verdiği isim Rûhü'l-Mesnevî'dir. Bu eseriyle İsmail Hakkı, Türk edebiyatında Mesnevî şârihleri arasında kendine önemli bir yer edinmiştir. Döneminin en önemli şarihlerinden biri olan İsmail Hakkı, Mesnevî'nin ilk kısmını şerh etmiştir. Çeşitli tarihi kaynaklara dayanarak Bursevî'nin, eserini üç sene içinde tamamlamış olduğu söylenebilir. Bu dönemi İsmail Hakkı'nın olgunluk yılları ve Rûhü'l-Mesnevî'yi de bu dönemin ilk ürü
On dokuzuncu yüzyılda evrimci biyoloji, insan-hayvan arasındaki farkı ortadan kaldırmıştı. Günümüzdeyse biyo-teknik ve gen mühendisliği makine-insan arasındaki sınırı belirsiz hale getirdi. Biyonikler, yapay zeka, genetik kopyalama gibi metotlar nedeniyle artık insanın sınırları tartışmalı hale geldi. Eğer insanın bir kutsiyeti ve doğası yoksa, onu biteviye değiştirmemize, yapay organlarla takviye etmemize, embriyoya müdahale ederek üstün nitelikli insan ya da insan-hayvan- makine arası bir varlık inşa etm
Kültür tarihimizin hemen her dalında bir dönüm noktası ve geniş anlamda bir kültürel değişme dönemi olarak nitelenen Tanzimat, Türkiye'ye laiklik anlayışının girmesi ve Modern Türkiye'nin laik temellerin oluşmasında etkin bir role sahiptir. Bu durumda Tanzimat Dönemi, Türkiye'de din-Devlet ilişkisi açısından bugün gelinen noktayı siyasî ve sosyolojik düzlemde anlayabilmek ve izah edebilmek için önemli bir dönemeç olarak önümüzde durmaktadır. Türkiye'nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat bu dönemeci anlama çaba
Abbasilerin iktidara gelişiyle, bir çok sebebin etkisiyle müslümanlar Mezopotamya, Mısır, Asur-Babil, Grek ve Hint medeniyetlerinin fikrî ve ilmî mahsullerinden istifade etmeye yönelmişlerdir. Müslümanların kendi evrensel medeniyetlerini kurarken, daha öncekilerin tecrübelerinden esaslı bir şekilde faydalanabilme amacına yönelik olarak Abbasiler tarafından Bağdat´ta Beytü´l-Hikme kurulmuştur. Daha önce İskenderiye ve Cundişapur´da olduğu gibi, burada da çoğunlukla tercüme ve yüksek seviyeli ilmî ve fikrî ar
Margaret Smith 1884 yılında Southport'ta doğdu. Cambridge Firton College'den mezun oldu. Londra Üniversitesi'nden edebiyat doktoru ünvanını aldı. 23 Şubat 1970 yılında vefat etti. Beyrut, Şam ve Kahire'de öğretmenlik yaptı. Tasavvufun ilk dönemine ve kökenine ilişkin araştırmalarıyla haklı bir ün kazandı. Bu biyografinin konusu, mistisizm ile genel olarak ilgilenenlerin bir süredir, tasavvuf uzmanlarının ise uzun yıllardan beri gerçek bir Allah dostu, ilk tasavvuf ehli arasında eşsiz bir şahsiyet olarak ta
Zen ve Tasavvuf Işığında Kendini Bilmenin Yolu, insanın en öncelikli ve birincil varoluş sorununu ve bu çerçevede kadim önerinin değerini gündeme getirmeyi amaç edinmiştir. İnsanoğlunun karşı karşıya bulunduğu en temel insani/varoluşsal/filozofik sorun, varlığına ya da varlığa anlam bulma, onu anlamlandırma sorunudur. Bu bağlamda, insanlık tarihi sürecinde bu temel soruna yanıt ve çözüm arama çerçevesinde üzerinde yoğunlaşılmış ve büyük oranda uzlaşmaya varılmış ya da ulaşılan benzer sonuç görünümündeki bir
İslam ve tasavvuf tarikat kültürü denince Abdülkadir Geylani ismi ilk olarak karşımıza çıkan isimlerdendir. Hazreti Pir Seyyid Abdülkadir Geylani'nin şahsiyeti ve Kadiriyye kültürü gerek ilim, gerekse kültür hayatımızın ve manevi tarihimizin önemli unsurların arasında yer almaktadır. Ancak esefle belirtmek gerekir ki hem Abdülkadir Geylani hem de Kadiriyye hakkında bir iki makale dışında Türkçe'de ciddi bir araştırma mevcut değildir. Buna karşılık akademik olmayan irili ufaklı bir takım te'lifat olmakla bir
Elinizdeki kitap, Schuon'un, metafizik, Batı ve Doğu mistisizmi, tasavvuf, İslâm ve karşılaştırmalı din konularının yanı sıra kutsal sanat üzerine vukûfiyetini; bir metafizikçi ve mistik olarak düşüncesinin genişliğini ve derinliğini ortaya koyan önemli bir eserdir. PKitabın temel konusu, zahirî yönden farklılık gösteren dinî biçimlerin özünde gizli olan/bâtınî tek hakikattir. Perenniyal düşüncenin esasını oluşturan bu teze göre, hakikat tek ve dolayısıyla evrenseldir; bu tek/evrensel olan hakikat (philosop
Tükendi
Hz. Peygamberin hayatını merkeze alarak varlığın meydana gelişinden peygamberler tarihine, oradan da İslam tarihi ile ilgili asr-ı saadet devrini içine alan haberlerin biz özü ve özeti olan Hulasatü'lahbar, Aziz Mahmud Hüdayi'ye ait önemli bir eserdir. Tasavvufi perspektiften yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapta yazar, Hz. Muhammed'in hayatını ve buna bağlı olarak insanın varlıkla ilişkisini anlamlandırmaya çalışır. Geleneksel formlar kullanılarak kaleme alınan eserde, Sufinin tarihe ve varlığa bakış açısı
gördüm kuşağımın mılcımış toprak kıvamlı yaratık yaşamını telekom hızlı şiirini çok çekirdek boşalmış belleğini belediye payından ciddiye alındığını şiirin göreydim ben de kuşağımın aynı sokağı kazıp durmadığını ruh çökünce hafriyatla kaldırılmıyor dedem görmüş göreydim ben de bektaş-ı velinin himmetini makalat içre kül içre bir köz dağıtıcısı dilimde bitirdiğim tüylerim yazıp duruyorum işte ama bilmezsin ki nasıl ateşi sönmüş bir millete Celal Fedai, ŞEYTANIN GÜNLÜKSÜZ IRGADI'ndan PRENSESLERİ GERİ ÇAĞIRI
Sufiler ilâhi isimleri alemin varoluşunun sebebi olarak görürler. Onlara göre ismin menşei sıfat ve sıfatın menşei de zattır. Sıfat ve esmâyı külliyat itibârıyle saymak mümkün değildir. Zaten bir de Hakk?ın var olduğuna ve meselâ Hayy olduğuna O?nun kesif mertebesi olan şu görünürlere (fenomen) bakarak, diğer bir tâbirle O?ndan zahir olan ve dolayısıyla varlığın alameti olan bu alemin gördüğümüz eserlerine bakarak hükmederiz. Ülkemizin son devir mutasavvıflarından M. Nusret Tura?nın bu eseri müellifin ilâhi
Başaklar ve Ayrık Otları hakikatin yalandan, iyinin kötüden, doğrunun yanlıştan ayırt edilmesinin zorunluğunu ima eden bir İncil deyimi. Tage Lindbom, zamanımızda seküler ve modern projenin kendini hayata geçirme imkanı bulabilmek için hakikat ve yalan arasında bir orta bölge oluşturarak göreceliliğin at koşturduğu bir meydan inşa ettiğini söylüyor bize. Eser, bu şartlar altında, post-modern söylemlerin yeni bir paradigma sunmadığı noktasından hareketle; Bu söylemlerin, düşünen beyinleri daha fazla ablukaya
İnsanlığın gerçekliği algılama, anlama ve anlamlandırma macerasında sinema kuşkusuz önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak sadece gerçeklik bilinci ve gerçeklik değil aynı zamanda bize gerçeklik algısı sunan medyumlar da değişmektedir. Metinsel kültürden resim kültürüne geçişin en önemli işaretlerinden biri olan sinema da ilk doğuş yıllarındaki gibi kalmamış, bir yandan gerçeklik algısını dönüştürürken bir yandan da kendisi değişmiş ve dönüşmüştür. Sinemanın, belirli karakteristik özelliklerini muhafaza etmekle
Tükendi
İslâm ve Batı'nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , 'ben' tasavvuru, 'öteki' algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor. Her 'ben
Tükendi
Bu kitap, İslâm tarihinin ve felsefesinin önemli bir kesitine ışık tutmaktadır: Bilim ve Tasavvuf ilişkisi. Tasavvuf veya sûfilik, esas anlamıyla bir psikoloji ve ahlak disiplinidir. İnsan zihnini ve gönlünü, boş ve gereksiz şeylerden arındırır. Temizlenmiş ve tasfiye edilmiş zihin ve gönül de, insan düşündüğü ve yaptığı şeylerde doğruyu ve güzeli yakalma imkânına kavuşturur; insana yaratılıcık niteliği kazandırır. Buna örnek olarak kitapta, Câbir İbn Hayyân'dan Ahmet Süreyya ve Emin Bey'e kadar birçok sûfi
Son iki yüzyılın tarihi, dünya hakimi Batı ve yükselen Batılı değerler karşısında İslam dünyasının düştüğü yılgınlığın da tarihidir. Bu yılgınlık, İslam coğrafyasında doğup büyümüş pek çok insanı Batının din dışı düşünce ve hayat tarzına ram etmiş; diğer birçok zihni de "İslam modernizmi" gibi "sentez" arayışlarına sürüklemiştir. Bu akıma karşı "gelenek"in günümüzdeki en önemli savunucularından biri, Seyyid Hüseyin Nasr'dır. Son çalışmalarını topladığı elinizdeki kitabında Nasr, Batının seküler bilimine
SİNEMANIN KÖKLERİ, temel derdi eskimeyende yeni bir söz söylemek olan bir yürüyüşün ara duraklarından birisidir. Film sanatının imkânlarını, diğer sanatlardan da alınan ilhamla keşfedip hem diğer sanatların, hem de film sanatının hakikatini anlama çabasıdır. Batı düşüncesi ve sanatının kriz noktasında ortaya çıkmış bir sanat olarak sinema, insanlığın 'yeni söz' arayışının, yani karanlığın zirvesinde gerçekleşmiş bir doğum ânının ismi olarak, bir yandan içinden çıktığı karanlığın unsurlarını 'bedeninde' ba
Tükendi
İnsanoğlunun var olduğu günden bugüne süregelen sınırsız merakı; içinde yaşadığı ve doğrudan etkilendiği tabiat olaylarını çözümleme çabası; uçsuz bucaksız evrende kendi kavrayış kapasitesine oturtabileceği nihai bilginin ip uçları peşinde iz sürüşü ve anlamaya yönelik bu uzun yolculukta merak etmenin bir adım ötesine geçerek bulguları ile bilimi temellendiren, prensipler, ekoller oluşturan filozoflar. Elinizdeki bu kitap işte bu asırlara yayılan serüvenin köşe taşlarını sıralarken, nesnel bilimin doğuşund
Son iki yüzyılın tarihi, dünya hakimi Batı ve yükselen Batılı değerler karşısında İslam dünyasının düştüğü yılgınlığın da tarihidir. Bu yılgınlık, İslam coğrafyasında doğup büyümüş pek çok insanı Batının din dışı düşünce ve hayat tarzına ram etmiş; diğer birçok zihni de "İslam modernizmi" gibi "sentez" arayışlarına sürüklemiştir. Bu akıma karşı "gelenek"in günümüzdeki en önemli savunucularından biri, Seyyid Hüseyin Nasr'dır. Son çalışmalarını topladığı elinizdeki kitabında Nasr, Batının seküler bilimine ka
Tükendi
Secde, kulluğun en temel şeklidir ve insânın Allah karşısındaki hiçliğini/mahviyetini ifâde eden en anlamlı tavırdır. Secde, kıyâm edip rükûya eğildikten sonra gittikçe küçülerek kendini Allah'a verişin/fenânın en son basamağıdır. Secde, bir aşk ve yakınlık makâmıdır. Başka bir ifâde ile secde, insânın en değerli duyuları kendinde toplayan yüzünü/vechini, Allah'a teslimiyetin, şükrün, sevgi ve saygının en ileri aşaması olarak yere koymasıdır. Secde ?Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" âye
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 561 kayıt bulunmuştur Gösterilen 220-240 / Aktif Sayfa : 12