Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 264 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11
Bu kitap, bir romanın içindeki konumundan sıkılıp kaçarak kendini sokaklara atan bir Virgül'ün başından geçen serüveni anlatıyor. Virgül'ün kaçmasıyla cümleler bozulmuş, ortaya doldurulması olanaksız bir düzensizlik çıkmıştır. Başta kitabın yazarı olmak üzere, basın ve güvenlik güçleri Virgül'ün peşine düşerler. Virgül ise başıboş bir hayatın tadını çıkarmaktadır. Son derece eğlenceli bu öykü, uluslar arası başarılı olan İranlı ressam Sahar Bardai tarafından benzersiz güzellikte resimlendi. Öykü metniyle
Aziz Nesin, bu kez yeşil sahaların ve er meydanının tozunu attırıyor. Sporcu Milletiz Vesselam, Aziz Nesin'in futbol ve güreş yazılarını ilk kez kitap olarak okurla buluşturuyor. 1963-64 yıllarında futbol maçlarına giderek izlenimlerini Akşam gazetesinde Futbolcuyuz Futbolcu başlıklı köşesinden aktaran Nesin, elbette spor muhabirliğiyle kalmıyor. Basın tribününden değil halkla birlikte izlediği maçlar üzerinden yazdıkları, sıradan futbol yazıları olmaktan çıkıp futbolu, oyuncuları, taraftarı ve toplumu el
Ömer'in Çocukluğu, Muallim Naci'nin (1850-1893) sekiz yaşına dek çocukluğundan anılarını anlatıyor. Bir çocuğun gözünden yaşadığı mahalle, aile çevresi, okulunun anlatıldığı bu anılar çocuk dünyasının saf bakışıyla yansıtılıyor. Yüz yıldan fazla bir zaman dilimi öncesine ait olsa da, kitapta anlatılanlar çocuk dünyasının değişmez özelliklerini yansıtıyor. Yanı sıra toplumsal hayata ilişkin gözlemler, anıları daha da ilginç kılıyor. Ömer'in Çocukluğu'nun bir özelliği de Türkçesine yansıyan dil tadı. Yalın an
Tükendi
Ünlü güldürü ustası Müjdat Gezen, yeni kitabı Fıkracı'da küçük Cumhur ile mahallenin büyüklerinden Halit Amca arasındaki dostluğu anlatıyor. Farklı kuşaklar arasındaki bu dostluk karşılıklı fıkra anlatımlarına dayanmaktadır. Halit Amca ile Cumhur her gün buluşup birbirlerine birer fıkra anlatmaktadırlar. Bu oyun giderek küçük Cumhur'un sonraki yaşamını belirleyici bir etken olacaktır. Kitap boyunca hem fıkralarla eğleniyor hem de böylesi etkinliklerin yetişme çağındaki çocukların geleceğinde ne denli etkile
Tükendi
...Sizin de malimaliniz olaraktan arzettiğiniz gibi ben üç sınıflı koy mettebinden çıktıktan sonra, Hamzaağa, kızı Binnez'i bana vermeyincek, ben de koye kahredip gurbete çıkmıştım. Vatanî vazifemi ifa için eskere gittiğimde, son derecedeki çalışkanlığım göze bataraktan onbaşı ürütbesine kadar terfi ettiğim gibi; böyük bi haksızlığa kurban giderekten çavış terfiyesini bana taktırmayarak hakkımı yediler. İşte o zamandan beridir ki ruhumda haksızlığa karşı isyan taşımakta olup, içimde muhaliflik damarları kab
Bekçi, - Müjde! diyerek sevinçle komiserin odasına girdi. Bekçi biyandan da iki yarı çıplak adamı iteliyordu. - Allaha şükür, ikiyüz lira cepte sayılır. Komiser, - Ne ikiyüz lirası? dedi. - Komiserim, sayenizde iki deli de ben yakaladım, hem de bitürlü bulunamayan çıplak delileri... - Bunlar çıplak değil ki... - Eh çıplak sayılır... Yoksa içeri alıp daha soysam mı? Bunları nezarete koyup, gidip öbürlerini de yakalayacağım. Dışarısı, nah böyle, vıcır vıcır deli kaynıyor. "Yüz Liraya Bir Deli" adlı öyküden
Büyük gülmece yazarımız Aziz Nesin yaşamının her döneminde çocuklar için de yapıtlar üretmekten geri durmadı. İlk kez 1949 yılında "Monologlar" adıyla yayımlanan "Okullar İçin Kısa Oyunlar" kitabı da bunlardan biri. Aziz Nesin'in güçlü gülmece duygusuyla dolu bu oyunları her yaştan çocuklar beğeniyle okuyacaklardır. Kolay sahnelenebilir özellikte olması, oyunların okullar için önemini daha da artırıyor. Yazıldığı dönemde bütün ilköğretim okullarında okutulan ve okul gösterilerinde sahnelenen bu kitabı yazar
Aziz Nesin-Ali Nesin mektuplaşmalarının ikinci cildi olan bu kitabın ilk bölümü Ali Nesin' in Paris'te üniversite eğitimini tamamlayıp ABD'ye gidişinden matematik doktoru olana dek geçen dönemi, ikinci bölümü ise o tarihten Aziz Nesin'in ölümüne dek geçen dönemi kapsamaktadır. "Bu kitapta, Ali Nesin'in askerlik yapmak üzere, bir Amerikan üniversitesindeki görevini bırakarak, eşi ve iki yaşındaki kızı Aslı'yla Türkiye'ye gelişini, Türkiye'de askerliğini yaparken 'Askeri isyana teşvik' suçundan tutuklanıp be
Tükendi
Karım, - Ne diye bir de Amerikalıları davet edersin? diye tutturdu. Ben de yaptığım işi beğenmediğimden, - Allah Allah, diye bağırdım, yahu durup dururken mi çağırdım? Onlar beni yemeğe çağırdılar, sonra giderken, bir akşam da biz size geliriz dediler. Ne demeliydim? ?Olmaz, bizim evde güzel eşya yok, biz utanırız," mı diyecektim? Hem bu Amerikalılar allasen, bana mı geliyorlar, eşyalara mı? Yahu, ben en lüks eşya alıp bu eve yığsam, herifler onun daniskasını görmüşlerdir. Evlerinde herbişey var. Kaynanam,
Bu yazılarda hiçbir yazı tekniği, yazış ustalığı gütmedim. Yani bu anlatılarda hiçbir kurgu, hiçbir uydurma yok. Yaşayıp gördüğüm yada yaşayanlardan, görenlerden dinlediğim hayvanlara değgin gerçek olayları süsleyip püslemeden, kendimden hiçbişey katmadan olduğu gibi yazdım. Hiç kuşkusuz bunları, okuyanlar kendilerine yararlı dersler çıkarsınlar diye yazdım. Ben de bu olayları yaşadığım yada yaşayanlardan dinlediğim zaman, onlardan kendime dersler çıkarmıştım. Ama bu kitapta anlattığım her olaydan sonra, on
Yaşlı erkeğin, çok zorlu bir sevinin kıskacından kurtulmaya çalıştığı, belki yüz kez ihanet ettiği yalnızlığına kendini bağışlatıp yeniden yalnızlığına sığınmaya uğraştığı bunalımlı bir zamanında karşısına çıkmıştı bu kız. Bikez daha ihanet etmemeye söz vererek, son ihanetini de son kez bağışlaması için yalnızlığına yalvardığı günlerdeydi. Yalnızlığını bu kaçıncı aldatmasıydı, bu kaçıncı söz verişi ve kaçma bağışlanmasıydı... Yaşlı adamın yalnızlığı, analar gibiydi. Analar, nice suçlu olurlarsa olsunlar, ço
Sanat politikasını, yerinden kıpırdamadan göbek sallanan tvist dansı sananlar, Türk tiyatrosuna yaptıkları şerefli hizmetleri yadsıyan nankörler olduğumuzu sanmasınlar. Atatürk, "Efendiler!" şunu, şunu, şunu olursunuz "ama sanatkâr olamazsınız!" demiş ya, bunlar da olmuşlar işte... Günün birinde Türk tiyatro tarihi, sanat adına yapılan bütün bu maskaralıkları elbette yazacaktır. Ve Türk tiyatro tarihinin onlara bir sorusu olacak: Türk tiyatrosunu bugünkü aşamaya ulaştırmakla övünenler, niçin Türk tiyatrosun
Ama yedi yaşındaki oğlu Cengiz, - Anne be!.. dedi, babamdı vallahi. Babam bugün dükkâna gitmedi ki... Bilâl Amcanın kahvesindeydi... Çocuk lafını tamamlayamadan bir çığlık koptu. Esma, Cengiz'in kaba etine bir çimdik basmış, - Yumurcak... Sus... diye haykırmıştı. Kocasının kocaman Karadenizli burnunu duvarın köşesinden o da görmüştü. Ama konu komşunun yanında iki paralık olmak istemiyordu. Başını pencereden içeri çekip, - Etinden et koparılmış gibi bağırma domuz, şimdi alırım ayağımın altına!.. diye çocuğa
Tükendi
Saray koruyucuları deh demişler, çüş demişler, eşeği bitürlü atlatamayınca padişaha varıp, ? Eşek kulunuz gelmiş, huzura çıkmak ister! demişler. Eşeği kabul buyuran padişah, ? Ne dilersin ey eşek kulum?.. deyince, eşek de dilediğini bildirmiş. Padişah, canı burnuna gelip kükremiş: ? İnek eti ile, derisi ile, gübresiyle bu memlekete, bu millete hizmet etti. Katır dersen savaşta, barışta yük taşıdı, bu vatana hizmet etti. A eşek ya sen ne iş gördün ki bir de kalkmış eşekliğine bakmadan nişan istersin?.. Uta
- Başmemur çantayı karakola götürdü. Karakol iskele alanında. Ok gibi fırladım. Yüreğim kuş olup ağzımdan fırlayacak. Merdivenleri ikişer üçer atlayıp ilk kapıyı açtım, - Çanta!.. diye bağırdım. Bir çocuğa aşı yapan doktor, - Ne çantası? dedi. - Benim çantam. - Ne olmuş? - Kayboldu. - Ne zaman? - Sorguyu bırak bayım, çanta nerde? - Yukarıya bakın. Burası belediye hekimliği... Bikaç kapı daha açtıktan sonra karakolu bulabildim. İlk girdiğim odada dört polis vardı. - Çantaa! diye bağırdım. - Ne çantası? - Baş
Tükendi
Tramvay Galatasaray´a gelmişti. Biletçi durmadan Habip´in çocuklarını anlatıyordu. En sonunda vatman da dayanamadı, başını kapıdan içeri uzattı. Herhalde biletçiye: "İşine bak!" diye çıkışacaktı. - Kimmiş o Fenerli ulan? diye sordu. Yolculardan biri, - Ne o, beğenmedin mi? dedi, benim. Ne olmuş? Vatman büsbütün içerledi: - Arkadaş, ben arabamda Fenerli yolcu taşıyamam. İn aşağı!.. Yolcu, - Asıl eşeklik bende ki, senin gibi Beşiktaşlı vatmanın arabasına binmişim, dedi arabadan atladı. "Sporcu İnsanlarız Vess
Şakacı Çocuklar, aynı mahallede yaşayan bir grup çocuğun başlarından geçen ilginç olayları anlatmaktadır. Evde, okulda, oyun alanlarında birbirleriyle yakın arkadaş olan bu çocuklar, kimi zaman yaramazlıklarının, kimi zaman yaptıkları şakaların sonucu güç durumlara düşerler. Aslında başlarından geçen serüvenler, onların dış dünyayla, gerçek hayatla tanışmalarının birer örneğidir. Çocuklar, yaşadıkları her olaydan yeni bir şey öğrenir, biraz daha büyüyüp olgunlaşırlar. Bu kitapta büyüme yolundaki roman kahr
Tükendi
Oynadığı takımın renklerine çok bağlı olan Altan bugüne kadar ancak altı takıma transfer olabilmiştir. Genellikle futbolcularımızın bir kötü alışkanlığı olan kumara hiç düşkünlüğü yoktur. Yalnız takımıyla kampa girdiği zamanlarda boş zamanlarını değerlendirmek için barbut oynamakta, zar atmakta ve poker oynamaktadır. Diğer zamanlarda vidosu onbeş-yirmibeş liradan tavla oynayarak kendini tatmin etmektedir. Her ne kadar içkiyle arası hoşsa da, hiçbir maçına sarhoş olarak çıkmamış, son derecede disiplinli bir
"Enbaş"ın baskısı arttıkça artmış. Bu baskı karşısında bunalmışlar. Aralarından bir bilge çıkıp şöyle demiş: - Tarihimizi inceleyelim. Atalarımızın zamanındaki Enbaş'lar buyruklarını sertleştirip baskılarını artırdıkça, atalarımız bu haksızlığa karşı ne yapıyorlarsa biz de öyle yapalım. Bilgenin öğüdünü çok uygun bulmuşlar. Tarihlerini incelemişler. Bir de bakmışlar, Enbaş'lar buyruklarını sertleştirip yumruklarını vurdukça, baskıyı artırdıkça, ataları da suratlarını asarlar, somurturlarmış. "Enbaş"ları
Nasrettin Hoca gülütleri, sözü hiç uzatmadan ve elden geldiğince enaz sözcükle anlatılmalıdır. Ne kerte kısa anlatılabilirse, o kerte etkili ve güldürücü olur. Bundan başka, Nasrettin Hoca gülütlerinin sonundaki yargıyı yada yargı çıkarılacak olan sonucu vurgulayarak söylemeye özen göstermelidir. Sevgili çocuklar, sizler için bu kitapta derlediğim atasözü, deyim ve özsöz olmuş Nasrettin Hoca gülütlerini sever de onları sırası ve yeri gelince anlatırsanız çok sevineceğim. Aziz Nesin
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 264 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11