Sosyal bilimler açısından Kıbrıs konusu zengin bir maden yatağı gibidir. Bu kitap da kendi çapında işlenmiş bir maden parçasına benzetilebilir. Sözü edilen maden yatağı, Öyle büyük ve zengindir ki; ekonomistinden dış politikacısına, stratejistinden tarihçi ve iletişimcisine kadar hemen her sosyal bilimcinin, dokunmaya kalkışmasıyla bulup buluşturabileceği bir fitiz (=fikir) vardır. Durum bu olunca, Kıbrıs sorunsalı, tek başına bir ekonomi parantezine alınıp sı kıştı rıtamazdı. Zaten o yüzden, bir tür "ekonomizm" saplantısına hiç girilmedi.

Kıbrıs, eskisi gibi salt Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasındaki ezeli bir sorun değildir. Bu sorunun artık bir küreselleşme ve Avrupa Birliği ayağı vardır.Annan Planı oylanmasına ve Rum Kesimi -Plan'dan bağımsız olarak- AB üyesi olmasına karşın, Kıbrıs sorunu bitmedi, sadece şekil ve yön değiştirdi. Kıbrıs'ta Annan Planı resmen sona erdi, fakat fiilen devam ediyor; yapılacak rötuşlarla her an tekrar işlevsel hale getirilebilir.

Dünya gittikçe küreselleşiyor; dolayısıyla Kıbrıs adasının sadece Güneyi'nin uygarlığın nimetlerinden yararlandırılması, Kuzey'in ise bundan esirgenmesi küreselleşmenin felsefesiyle pek bağdaşmıyor. İki toplumun bütünleşmek için nesnel koşullara sahip olmasına karşın, Ada'nın içinde Berlin Duvarı benzeri yapay bir sınırın bulunması, sınırın iki yakasında da mayınların döşenmiş olması küresel dünyanın gerçeklerine aykırıdır.

Bu kitap, Kıbrıs sorununu ve çözümünü bütün yönleriyle ortaya koymayı amaçlamış bir çalışma değildir. Bu kitapla, çeşitli bilimsel ve geniş bakış açıları ortaya konulmak ve şablonların dışına çıkılmak istenmiştir.