Bu kitapta üç kavram; gündelik yaşam, yaşam kalitesi ve yerellik ilişkilendiriliyor. Bu üç kavram da zaman ve mekana eşit önem veren bir yaklaşımla ele alınıyor. Üç kavramın birlikteliği yalnız şehir ve bölge planlama alanı için değil tüm sosyal çözümlemeler için yeni bakış açıları geliştirilmesine olanak sağlıyor. Toplumsal analizlerde genellikle ikincil yer verilen bu üç kavram bir araya getirildiğinde ulus devlet ve kalkınma merkezli hâkim sosyal bilimler paradigmalarına karşı güçlü yeni bir açılım yaratabiliyor.
Rutinleştiği için çözümlemelerimizde genellikle ihmal edilen gündelik yaşam, toplum düzeninin belli bir şekilde oluşmasının hem nedeni hem de sonucu oluyor. Yaşam kalitemiz büyük oranda gündelik yaşamımız tarafından oluşturuluyor. Bu kitapta yer alan yaşam kalitesine ilişkin yazılarda da tüketici değerlerine dayanan yaklaşımlar veriliyor. Ancak, hâkim olan bu bakış açısının sürdürülebilir bir toplum düzeni yaratmak açısından olumsuzlukları ortaya konularak, insan faaliyetlerinin sağladığı doyuma dayandırılacak bir yaşam kalitesi anlayışının, sürdürülebilirlik bakımından yaratabileceği potansiyeller üzerinde de duruluyor.
Ulus devlet ve kalkınma merkezli paradigmalarda, mekan boyutunun dışta bırakılmasıyla
görmezden gelinen, çoğu kez durağanlığı, dış dünya ile ilişki içinde bulunmamayı da içeren bir anlam yüklenen yerelden söz edilmiyor. Yereli ebedi özler olarak değil karmaşık olumsal, siyasal ve tarihsel süreçlerin biriken sonuçları olarak düşünmek gerekir. Eğer yerelin bilgi üretimi açısından üstünlükleri ortaya konulabilirse bilgi toplumunun yerelini kurabilmek için sağlam bir başlangıç noktası elde edilmiş olur. Günümüz dünyasında bir yerelliğin yarışabilirliğini sürdürmesi, öğrenen bir yerel haline gelmesine ve üretimde yüksek dışsallıklar oluşturabilmesine bağlıdır. Bunların oluşturulması büyük ölçüde yerele bağlı olacaktır. (Önsözden)