Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 54 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Hakim Cemal’in şu ifadelerine daha önce rastlamış mıydınız: “Sonra Malcolm kardeşim evrak çantasına gitti, onu açtı ve bir avuç kâğıt çıkarıp bana salladı. ‘Bunlar ne biliyor musun? Bunları bana kimin verdiğini biliyor musun?’ Malcolm, bu soruları cevaplayamayacağımı biliyordu ama bu kâğıtların önemli olduğunu biliyordum. ‘Ben Arabistan’dayken’ devam etti, ‘Prens Faysal ile tanıştım. Bu adam bana özel jet uçağını gönderdi. Bu ülkedeki siyah insanlar, Afrika’daki siyah insanlar ve onlara en iyi nasıl hizmet
Şîa ile diğer İslam mezhepleri arasındaki en önemli uyuşmazlık konusu olan imamet, mutedil ve müfrit Şîa fırkaları arasında da birbirinden farklı düşüncelerin doğmasına sebep olmuştur. Günümüzde Şîa’nın en önemli temsilcisi sayabileceğimiz, adını imametten alan İmâmiyye Şîası da, konuya verdiği önemden dolayı imameti usulu’d-din içinde zikretmektedir. Hz. Peygamber’den sonra gelecek imamların on ikinci imamla son bulacağı, bu imamın kaybolduktan sonra geri dönüp el-Kâim el-Mehdî sıfatıyla dünyayı ıslah edec
İslam düşünce ekolleri olan mezhepler, dinî düşüncenin pek çok sebebe bağlı olarak farklı düşünce çerçevelerine dönüşmüş halleridir. Söz konusu çerçeveler sabit ve statik bir yapıda değil olabildiğince hareketli bir süreç takip etmektedirler. İslam düşüncesinin hicri IV-VI. asırlarda bu hareketliliğin oldukça canlı yaşandığı dönemlerdir. Mezhepler arası olumlu ya da olumsuz ilişkilerin kurulduğu, etkileşimin hayli hızlı gerçekleştiği bu zaman dilimi pek çok mezhep açısından ilgi uyandıran, dikkat çeken bir
Tükendi
Fıkıh mezhebleri, hicrî ikinci asrın ortalarında başlayıp dördüncü asrın ilk çeyreğine kadar devam eden bir zaman diliminde teşekkül süreçlerini tamamlamışlardır. Dört büyük Sünnî fıkıh mezhebinden birisi olan Şâfiîlik, belli bir tarihten itibaren Hanefîlikle birlikte en yaygın iki fıkıh mezhebinden birisi olarak kabul edilmiştir. Mezhebin imamı olan Şâfiî, Mekke ve Medine'de dönemin önde gelen Ehl-i Hadis temsilcilerinin derslerine katılmış, daha sonra gittiği Bağdat'ta Ehl-i Re'y birikimiyle tanışmıştır.
İslamı yaşama ve hayatımıza uygulama açısından mezheplerin de mutlaka önemli bir yeri vardır. Mezheplerin, Kur’an ve sünnetten sonra dini, içtimaî, ahlakî, siyasî, ailevî ve ticarî konularda da bizlere rehber olduğu âşikârdır. İslam’ın kaynakları arasında da Kur’an ve sünnetten sonra elbette kıyas-ı fukaha ve icma-i ümmet gelir. Kur’anda ve sünnette olmayan meseleleri ancak mezheplerin hükümleriyle çözebiliriz. Yani sadece dünya hayatımıza değil, ahiret hayatımıza da büyük katkıları vardır. Zira o Mezhep im
Tükendi
Ebû Hanîfe İslâm geleneğinin kuşkusuz en parlak ve saygın simalarından biridir. Kişiliği ve duruşunun yanında bir eğitimci ve entelektüel olarak manevî hayatımızda derin izler bırakmıştır. Onun etkileri sadece belirli bir ekol ve mezhep ile sınırlı kalmamış, farklı ekol ve mehzepler nezdinde de kabul görmüştür. Ebû Hanîfe’yi farklı kılan en temel özelliklerden birisi, ayrışma ve nefretin Müslümanları parçalara ayırdığı bir dönemde İslam’ın ortak değerlerine vurgu yapması, imanı ortak payda olarak ilan etmes
Bir yandan modernist/reformist kesim tarafından dinin içini boşaltma amacına dönük olarak alabildiğine istismar edilen, diğer yandan da “Selefîlik” etiketi altında icra-i faaliyet eden kesimlerin alabildiğine itibarsızlaştırıp neredeyse “din dışı” ilan edivereceği “re’y ve içtihad” bu eserde olduğu/olması gerektiği yere oturtuluyor. İmam ez-Zeyla‘î’nin, el-Hidâye hadislerini tahric ettiği ünlü eseri Nasbu’r-Râye’ye mukaddime olarak kaleme alınan Fıkhu Ehli’l-Irak, Hanefî mezhebinin fıkıh ve hadis birikim
Tükendi
İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdiyye Mezhebi» başlıklı bu eserimizin amacı Mâtürîdiyye Mezhebini ve onun kurucusu olan İmam Mâtürîdi'yi tanıtmaktadır. Kitapta Mâtürîdî olduğunu söyleyen bir Müslüman'ın mezhebini ve mezhebinin imamını tanıması amaçlanmıştır.
"Yeniçeri Ocağı'nın Osmanlı Devlet sistemindeki merkezî yeri göz önüne alınırsa, Bektaşi Tarikatı ve Osmanlı Devleti arasında ne kadar yakın ve güçlü bir bağ bulunduğu anlaşılacaktır. Öte yandan, Bektaşilik, paradoksal bir şekilde, Osmanlı dinî-siyasal kültürünün çevresine itilmiş unsurların toparlandığı bir şemsiye kimlik işlevi görüyordu. (...) Birbirine taban tabana zıt görünen bu iki işlev aynı tarikatta nasıl bir araya geldi? Bektaşi Tarikatı, bir yandan Osmanlı sisteminin dışladığı gayrimüteşerri [şer
Dünyada mevcut vahye dayanan yahut dayanmayan bütün dinlerin, ana esaslarını belirten, sübût ve delâleti kesin olan metin ve ifadeleri yanında, değişik sebeplerle üzerinde fikir yürütme ve yorumlamaya müsait metin ve delilleri bulunduğu daima görüle gelmiştir. Kesin delillere dayanan konular, dinin aslî bünyesini teşkil eden, inanılıp kabul edilmesi gerekli, aksi halde kişinin din dışına çıkmasına sebep olacak ana esaslardır. Tâlî veya zannî kabul edilen, farklı anlayış ve yoruma müsait olan metin ve deli
12. yüzyılın büyük âlimi, Hüccetü'l-İslâm, yani İslâm'ın Delili sıfatlı İmam Gazâlî (rah.), kaleme aldığı eserlerle yalnızca yaşadığı dönemde değil, her asırda derin izler bırakan hemen her ilim dalında söz sahibi, büyük bir âlimdir. Bu değerli eserlerin arasında öyle bir kitap vardır ki fıkıh, ahlâk ve tasavvuf konularında, yazıldığı günden şimdiye dek İslâm âleminde derin saygı ve kabul görmüştür. İhyâü Ulûmi'd-Dîn isimli bu eser, yazıldığı dönemin yaralarına merhem olduğu gibi, günümüzde de dünya hayatı
Fıkıh usulü ilminin ortaya çıkış sebeplerinden biri de mensup olunan mezhebi savunma ve mezhep mensuplarından aktarılan fetvaları teorik bir dille temellendirmektir. Bu ifade tarzı da mezhebin usul anlayışını belirler. Mezhep içi ve mezhepler arası ihtilafların sebeplerinden biri benimsenen usul anlayışıdır. Mezhepler arasında benimsenen usul anlayışı farklılığı sebebiyle fikrî ihtilaflar olduğu gibi aynı mezhebi benimseyen âlimler arasında da farklı usul anlayışları olabilmektedir. Bu manada Hanefî usul ge
1990 başlarında, Üsküdar'da, derme çatma, birkaç katlı bir apartmanda, soğuk ve eşyasız bir odada dünyayla ilişki görünürde kesilirken, belki de asıl hayat su yüzüne çıkar; beden latifleşir, ruh genişler, saplantı nevrozları çözülmeye durur. İnsan, asıl hayat ve maceranın içine gömülür... Çocukluktan evliliğe, akademik bilgiye kadar pek çok şey gözden geçirilir. Ama artık bir iç gözdür bu bakan... Kitaba önsöz yazan Annamarie Schimmel, Müslüman bir Avrupalının halvet deneyimlerini anlatan ilk kitap bu, diyo
İslam mezhepleri tarihi, memleketimizde ilmî olarak az işlenmiş konulardan biridir. Yahudi dini ve bu dinin mezhepleri konusu ise dilimizde hemen hemen hiç ele alınmamıştır. Oysa iki din arasında olduğu gibi mezhepleri arasında da temas ve münasebetin uzun zaman devam ettiği tarihî bir gerçektir. Merhum Doç. Dr. Yaşar Kutluay, Kudüs İbrani Üniversitesi'nde Yahudi dini, tefekkürü ve mezhep hareketleri üzerindeki tetkikleri sonunda, iki dinin mezhepleri arasında bir mukayese denemesine girişmeye karar vererek
Tükendi
Elinizdeki eser, Peygamber'in damadı olan Ali'den bahsetmiyor, savaş kahramanı olan Ali'den bahsetmiyor, Peygamber'in sahabesi olan Ali'den bahsetmiyor, dördüncü halife olan Ali'den bahsetmiyor, ilk Şii imamı olan Ali'den de bahsetmiyor. Elinizdeki eser, tarihsel Sünniliğin ve tarihsel Şiiliğin anlatılmasını istediği Ali'yi anlatmıyor. Kutsal, aşkın ve zihinsel olan mutlak insani erdemliliği, kendi şahsında somut, nesnel ve yaşayan bir gerçekliğe dönüştüren Ali'den bahsediyor. Yaşayan insana, bana, sana, bi
Aleviler son 500 yıllık süreçte girdikleri çeşitli mücadelelerde yenik düşünce, özellikle son yüzyılda devletin mevcut yapısını kabul etmek zorunda kalmışlar, bu kabullenişle birlikte Cumhuriyet'in sahte laiklik anlayışına inanıp, kendilerini devletin en sadık savunucuları olarak görmüşlerdir. Sonuçta özellikle son 500 yıllık süreç içerisinde Osmanlı ve Cumhuriyetin baskısı yüzünden Aleviler; Kemalist, Bektaşi, Ehlibeytçi ve Alisiz Alevi gibi birbiriyle rakip gibi görünen yapılara bölünmüşlerdir. Aleviliği
Tükendi
11 Eylül saldırılarından beri, kamu yetkilileri, selefiliğin Avrupa ve Kuzey Amerika'daki etkisinden endişeye ediyorlar. Bu fondemantalist hareket, yine de, terörist türevlerine indirgenemez. Bundan böyle, o, göçmen asıllı insanlar arasında ortaya çıkan moral, sosyal ve politik meselelere bir cevap önerdiğinden, Batı'da yaşayan Müslümanların bir kısmı için bir referanstır. Sürgün mahallelerinin sosyal ve ekonomik güçlükleri, kimlik ve ahlaki belirsizlikleri, modern dünyanın komplekliği içinde, selefilik, Me
Tükendi
Ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesi ve özellikle de bu bölgenin kuzeydoğu illeri, Caferî nüfusun yoğun olarak bulunduğu alanları oluşturmaktadır. Azerbaycan ve Gürcistan başta olmak üzere İran'ın kuzey tarafı ile Horasan bölgesinden Anadolu topraklarına göç eden Caferîler, yüzyıllardır ülkemizdeki diğer insanlarla birlikte yaşamanın ve beraberce hareket etmenin ayrılmaz birer nişanesi olmuşlardır. Zira, bir milleti millet yapan ve onları aynı toprak ve kara parçası üzerinde bir araya getiren ortak bir din, inanç
Elinizdeki eser, Muhyiddin İbn Arabi'ye (k.s.) atfedilen "Ariflerin Satrancı" adlı oyunun Şeyh Muhammed b. el-Haşimi tarafından yapılan şerhinin tercümesi, oyunun tarihçesine dair bir araştırma içeren ek bölüm ve kitapla birlikte verilen oyun tablosundan oluşmaktadır. Ariflerin Satrancı Şerhi'nin tercümesinde aslında sadık kalmaya özen gösterilmiştir. Şerhin mukaddime babları, ağır ağır okunulması, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken tasavvuf öğretisine ait meseleleri ele alan bölümlerdir. Eserin satranç
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 54 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1