Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 530 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İnsan iradesinin hür olduğunu ifade eden hadislerin dışındaki bazı hadislerde telkin edilen cebirci anlayışın, toplumun çeşitli katmanlarında etkisini gösterdiği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla toplumda, her şeyi kadere bağlama, kaderden bilme ve insanın alnına ne yazılmışsa onun olacağına inanma gibi birtakım fikir sapmaları meydana gelmiştir. İnsanlar kaderde ne varsa o olur düşüncesiyle kendilerini atıl hale getirmekte, tedbir almayı ve üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyi -kasıt
Bu eserin temel hedefi, “Çağdaş İslam Düşüncesi” bağlamında Müslümanların Batılı bilgi ve bilim tasavvuru ile teknolojisinin küreselleşmesi/hakimiyeti karşısında nasıl projeler geliştirdiklerine dair varoluşsal kaygıları müzakereye açmaktır. Bu bağlamda öncelikle “Çağdaş İslam Düşüncesi”nin teşekkül sürecinden ana hatlarıyla bahsedip, önce Osmanlı Devleti – Türkiye Cumhuriyeti kültürel sürekliliğinin simge isimleri olan Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Mehmet Ali Ayni, Ömer Ferid Kam üzerinde durulacaktır. Akçura
Yeryüzünün en değerli ve en üstün varlığı olan insanın yaratılış gayesi, Allah’a kulluk etmektir. İnsanın Allah’a kulluk edebilmesi için her şeyden önce Allah’ı tanıması, O’na iman edip itaat etmesi, O’nu sevmesi, O’na karşı gelmekten sakınması, O’nun rızasını ihlal edecek, gazap ve azabına sebep olacak davranışlardan kaçınması ve O’ndan korkması gerekir. Allah sevgisi ve Allah korkusu insanı olgunluğa erdiren, insanı her türlü kötülük ve haramlardan alıkoyan bir duygudur. Allah’ı seven insan, Allah’ın peyg
Tükendi
İlahi Farkındalığın hikmet penceresinden bakıldığında, insanın fark ettiği ilk şey, idrakinin ve kabiliyetlerinin ne kadar sınırlı ve yetersiz olduğudur. Yaratıcı, insana kendinden lütfettiği cüzi irade ve idrak ile sayısız, sınırsız lütuf ve keremini kavrayabilmemizi murad etmiş ve mutlak zatının bilinmezliğini, hatta hayal bile edilemezliğini cümle yarattıklarına sıfat ve isimleri ile cem ederek tekâmül yolunu göstermiştir. İlahi Farkındalık idrakinden anladığımıza göre, âdemoğlunun her devirde yanıldı
Tükendi
İnsanlık, kâbuslar içinde, temel insani değerlerden yoksun bir hayatı yaşıyordu. Fakir-zengin ayırımına tabi tutuluyor, kölelik sistemi en korkunç şekliyle işletiliyordu. Toplumun bir kısmında kızlar diri diri toprağa gömülüyordu. Toplumsal barışı sağlayacak ahlaki değerlerden söz etmek ise beyhude ve sıradan bir iş olmuştu. Toplum; sosyal, siyasal ve ekonomik değerlerin hayata yansıtılması konusunda adeta sınıfta kalmış, her yönüyle bir tükenmişliğin içinde bocalıyordu. Çağın ufkuna zifiri bir karanlık çök
Tükendi
İlk baskısı 1983 yılında yapılan kitabın bu 22. baskısında 15 yeni madde (azimet-ruhsat, cemaat, dava, hoşgörü, hurafe, ihlâs, ihtilâf, nasihat, örf ve âdet, rüşvet, temekkün, tevekkül, ümmet, vasiyet, zaruret) ilave edilirken adâlet, icma-i ümmet ve tağut maddeleri yeniden yazıldı. İçindekiler: Abd Adâlet Âdem Afv-İstiğfar Ahd Ahlâk Aile Akıl emniyeti Anayasa Atalar dini Âyet Azimet-Ruhsat Bağy Bâtıl Belam Besmele Beyat Bidat Câhiliyye Can emniyeti Cemaat Cihad Cin-Cinler Cuma namazı
Tükendi
İslam'ın ahlak bakımından gayesi, ahlak problemlerine dair sıradan bir nazariye ortaya koymak ve meraklı zihinleri tahmin etmek için kuru tartışmalara girişmek, kısaca, gerçek hayattan kopuk bir ahlak felsefesi yapmak değildir. İslam alemi bakımdan insanların ahlak alanındaki ihtiyaçlarına cevap vermek; zaman içinde onları bu alandaki kusurlarını şuuruna vardırmak ve bu kusurları gidermelerine imkan hazırlamak, kısaca, ahlaki prensiplerinin en iyi ve en güvenilir şekilde hayata initalini sağlamak ister.
Kur'ân-ı Kerîm'e göre vahiy, insanlığın yolunu aydınlatan ilâhî bir ışıktır. İnsanoğlu ancak bu ışık sayesinde Yaratıcısı'nın kudretini, yüce sıfatlarını, kâinattaki mutlak hâkimiyetini idrâk edip dünya ve âhirette mutluluğu elde edebilir. İnsanın, vahyin muhtevâsına konu olan hususları yani dinî inanç ve amellere âit meseleleri aklıyla ve bilimin verileriyle keşfetmesi mümkün değildir. Çünkü vahiy hem muhtevâ hem de özel bir iletişim yolu olarak madde ve duyular üstü bir nitelik arzetmektedir. Bu yüzden
Tükendi
İnsanın yeryüzü serüveninde ona yol gösterici olarak elçiler ile birlikte mesajlar gönderilmiştir. İnsanoğlu bu mesaja kendi meşrebince tepki vermiştir. En son sürümü de günümüzden 1442 yıl önce Hz. Muhammed aracılığı le gönderilmiştir. Bu çalışma, özellikle en son mesaja inandığını söyleyenlerin tepkileri bağlamında çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan makale ve söyleşilerden damıtılarak hazırlanmıştır. Yazar sunuş bölümünde bu çalışmayı söyle tarif etmektedir: "Tarihte ve günümüzde, kendilerini adeta d
İnsanlık, yüzyıllar boyu hep güzel bir dünya kurmanın özlemiyle yaşadı. Bunu gerçekleştirebilmek için, göremediği, düşünemediği tek şey "Küçük Şey Yoktur" gerçeğiydi... Her sayfası, sizi bir yere götüren, bir yerden geri döndüren, yeni yerler keşfettiren, bildiğiniz bir yere, yeniden gitmişsiniz hissini veren bir kitap Küçük Şey Yoktur; yazarının ancak otuz yılda tamamladığı olağan üstü bir yolculuk. Küçük de olsa her şeyin olağan üstü boyutunda gerçekleşiyor bu seyahat çünkü. Bir okur olarak kitabın
Kardeşlerim, niyetleri düzeltmeye yönelin. Amacımız Hakkın yanında istikamet olsun. Selef işte bununla yükseldi ve mutlu oldular. Bugün insanların içinde bulunduğu hallerden sakının. Bir ilim adamı örnekliğinde, modern zamanların üstün imkanlarına sahip ilim yolcularını hayrete düşürecek bir performansın sahibi olan İbnül Cevzi, bereket kavramını kendi şahsında temsil edebilen örnek şahsiyetlerdendir. Hayatının ileri yaşlarında kaleme aldığı Saydul Hatr isimli eserinden 130 başlığın tercüme edilmesi ile el
İslam, insan hayatının maddî, manevî, bireysel ve toplumsal bütün yönlerini kapsar ve bu şekliyle laikliğin karşısına çıkar. Laiklik de İslam'ı bu kapsamıyla kabul etmez. Hristiyanlık, hayatı ve insanı ikiye bölmeyi ve yarısını dine, diğer yarısını da devlete tahsis etmeyi kabul edebilir. Yahut İncil'in ifadesiyle "Yarısı Allah'a, diğer yarısı Kayser'e. Kayser'in hakkını Kayser'e ver, Allah'ın hakkını Allah'a!" Buna karşın İslam'a göre hayat parçalanamaz bir bütündür. İnsan ikiye ayrılmayan tek bir varlıkt
Dünya nüfusunun sekiz milyara yaklaştığı bir zaman diliminde bu kadar insan yığını içinde yalnızlık çeken, yürek buhranları yaşayan modern çağ insanının bir çıkış kapısı ve huzur aradığı aşikârdır. İnsanlığın selametinin ve kurtuluşunun yegâne anahtarı, insanın öncelikle Rabbi, kendisi ve yaşadığı dünya ile barışmasıdır. İşte bunun adına fıtrata dönüş diyoruz. Fıtrata dönmek Rabbe dönmektir. Rabbe dönmek iman etmektir. İman etmek rabbimiz ile bir sözleşme gerçekleştirmektir. İşte bu sözleşmenin bize yü
Tükendi
İslâm düşüncesinin genel çerçevesi içeri-sinde ahlâk disiplininin oldukça geniş ve o ölçüde de önemli bir yeri vardır. Kur’an’ın çok geniş bir kısmı doğrudan veya dolaylı olarak ahlâk konularını içeren ayetlerden oluşur. Hadis külliyatında da ahlâka dair hadislerin yekunu ciltleri dolduracak zen-ginliktedir. Zira hem Kur’an’da hem de sünnette güdülen en temel gaye, insanın varlık kategorileri içindeki ayrıcalığına uygun erdemlerle bezenmesini ve yetkinliğe ulaşmasını sağlamaktır. Bu temel amaç İslâm bilgin
"Kılıcı enseme dayasanız, ben de Rasulullah'tan duyduğum bir hadisi, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü elbette size yetiştirirdim." -Ebu Zerr (r.a.)-
Dinimiz bize en büyük ikramı yapmak istiyor; bizi cennetle yüzleştirecek. Dinimizden nimetlerin en büyüğünü alacağız. Bizim de ona vermemiz gerekir.Dinimiz için çalışmamız, cihad etmemiz kadar tabii ne olabilir? Dinimiz için çalışmayı, hayır işi olarak da göremeyiz. Mesai fazlasından artırarak yaptığımız işlerden çok, canımızdan, malımızdan artırarak dinimize hizmet etmek isteriz.Dinimiz buna ve daha fazlasına layıktır. Ancak verirken zarar değil, destek vermek gerekir. Bir araya gelmemiz şart. Beraberliği
İslâm düşüncesinin genel çerçevesi içerisinde ahlâk disiplininin oldukça geniş ve o ölçüde de önemli bir yeri vardır. Kur'an'ın çok geniş bir kısmı doğrudan veya dolaylı olarak ahlâk konularını içeren ayetlerden oluşur. Hadis külliyatında da ahlâka dair hadislerin yekunu ciltleri dolduracak zenginliktedir. Zira hem Kur'an'da hem de sünnette güdülen en temel gaye, insanın varlık kategorileri içindeki ayrıcalığına uygun erdemlerle bezenmesini ve yetkinliğe ulaşmasını sağlamaktır. Bu temel amaç İslâm bilgin ve
Tükendi
Batı'nın İslâm dünyasını ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî bakımlardan etkisi altına aldığı dönemde dünyaya gelen Mustafa Sabri Efendi, Batı dünyasından etkilenerek İslâmî ilimleri Batılı fikirlerle uyumlu hâle getirme çabasına tüm gücüyle karşı koymuş ve İslâmî çizgiyi ve hassasiyeti her daim muhafaza ve müdafaa etme gayreti içerisinde olmuştur. Kendisi İslâm dünyasının çalkantılar içinde olduğu dönemde gelenekçi-muhafazakâr çizgiyi seçmiş, Batı'dan gelen fikirlere kapılıp nevzuhur akımlara yönelen mode
Günümüz Müslümanları ve özellikle de Türkiye Müslümanları, namazın önemini ve güzelliklerini yeterince bilmediği gibi onun olmazsa olmaz bir ibadet olduğunun da bilincinde değiller. İnanıyoruz ki, Müslümanları, namazın diğer ibadetler dahil olmak üzere üzerlerine düşen tüm İslami vecibelerin uygulanmasına da zemin hazırlayarak din binasını bir bütün halinde inşa eden ve hayatın tüm alanlarını kuşatarak muazzam bir umrana/medeniyete vücut veren mucizevi dönüştürücü özelliğini keşfedip dosdoğru namazlar kılma
İstediğini vermediğiniz zaman size kızan ve darılan kişi sizin gerçek arkadaşınız değildir. (Ahmed bin Hanbel) Mevlâna ile bir talebesi, arkadaşlğın konu edildiği bir sohbetten çıkmışlardı. Yolda yürürlerken iki köpek gördüler. Köpekler neşeli neşeli oynuyorlardı. Mevlânanın talebesi biraz önceki sohbetin de tesiriyle, -Efendim, dedi, şunlara bakın, ne güzel bir arkadaşlık örneği! Mevlâna hafifçe gülümsedi, -Evlat, dedi, sen onların arasına bir kemik atıve de, o zaman gör bakalım onların arkadaşlıklarını! İ
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 530 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1