Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 147 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Hepimiz çalkantılı bir denizin ortasında dalgalarla boğuşan şu köhne geminin içindeyiz. Gidecek yerimiz yok, kendimizi atacağımız sakin bir kıyı yok, ne oluyorsa o mutlaka bizim başımıza geliyor, gelecek. Ne düşünüyorsak bu sallantılı geminin içinde, bu tekinsiz yolculuğun birer yolcusu olduğumuzu bilerek düşüneceğiz. Ayakta kalmak, sağlam durmak, asla umutsuzluğa kapılmamak zorundayız. Evet, canımız acıyacak, içimiz yanacak, kalbimiz gördüğümüz insanlık manzaraları sebebiyle daralacak, isyan kelimeleri dil
Merhaba benim adım Kuakka Namıdiğer dünyanın en mutlu hayvanı. Bazen güneşin doğuşunda bulurum mutluluğu Bazen uğul uğul esen rüzgârın dansında Bazen bembeyaz kar tanelerinde bulurum mutluluğu Bazense şıpır şıpır yağan yağmurda Keşke ormandaki dostlarım da benim kadar şanslı olabilse Onları da mutlu etmek için atıldım türlü maceralara Neler yaşadık neler! Merak ediyorsaaan çevir sayfaları heyecanla...
Her olayda biz aklıkarışık ve çıldırmış yaratıklarız. Kendi benliklerimize, birbirimize, manevi ve maddi dünyaya yabancıyız. Hatta gözümüze ilişen ancak benimsemediğimiz bir zaviyeden, deliyiz biz. Yabancılaşmanın bizi beklediği bir dünyaya doğuyoruz. Potansiyel olarak insanlarız ancak yabancılaşmış bir hâldeyiz ve bu hâl sadece doğal bir sistem değil. Hâlihazırdaki kaderimiz olarak yabancılaşma, sadece insanın insana uyguladığı insafsız bir şiddet ile gerçekleştirilir. Bu kitap, günümüzde, kendi benlikleri
Psikolojik sağlık, tıpkı bir zincir gibidir. Bu zinciri oluşturan halkalar ise insanın başına gelen dertler, sıkıntılar ve sorunlar ile baş edebilmesini kolaylaştıran dinamiklerdir. O halkalardan biri kaybolduğunda zincir açılır ve sağlıklı tüm halkalar da dağılır gider. Tabiat boşluk kabul etmez. Kaybolan her olumlu halkanın yerine bir olumsuz halka gelir ve yer eder. İnsan kendi ruhunun halkalarını kaybettikçe çevresindeki insanların olumsuz davranışları ve olumsuz durumlar, o halkaların yerini yavaş yava
Maruf Öztoprak, bu romanıyla okuyucusunu 90’ların Türkiye’sinde eğlenceli ama bir o kadar da netameli bir yolculuğun içine çekiyor. Kahramanların iç dünyalarındaki korkular, zıtlaşmalar, kıskançlıklar, çatışmalar, takıntılar, ölümcül zaaflar, geç kalmışlıklar, tamamlanamayan, askıda kalmış hayatlar, içi boşaltılan kavramlar üzerinden, geçmişten bugüne yaşanan sosyo-politik dönüşümleri, imkânsız ve özgün bir aşk hikâyesinden aktarıyor ve Türkiye’nin kritik bir dönemecine farklı bir bakış açısı sunuyor. Öztop
Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Medeniyet çizgisinde koşar adım ilerlediğimize inanırken, bütün gelişmişliğe rağmen arka planda hâlâ bu kurt kanununa mı tabiyiz? “İnsan insanın kurdudur” anlamına gelen meşhur Latince terim “homo homini lupus”, ilerlemenin eriştiği seviye göz önüne alındığında söylendiği çağdaki gerçekliğini koruyor mu? En gelişmiş toplumlarda dahi ilk fırsatta hortlayarak kendini gösteren kitle ruhu, nasıl bu kadar acımasız ve kıyıcı bir potansiyele sahip olabiliyor? Ahlak, kültür ya da bü
Aldanmak... İnsanoğlu da "gençken" aldanır. Başkalarının hatalarını gözlemleyemediği için onların düştükleri hatalara düşer ve ısrarla kimseyi dinlemeden kendi doğrularını yaşar. Elinde tuttuğun kitap sana o hatalara "kendi doğruların" ile düşmemen için bir dost muhabbeti sunmayı amaçlamakta. Bi bakıp çık istersen...
Nerede? Kiminle? Şeytan Önce seni bir ton gri yapar, sonra bir ton daha gri, sonra bir ton daha gri... Sen siyahlaştığının farkına simsiyah olduğunda varırsın. En sonunda ise öldürücü darbeyi vurur ve sana şöyle fısıldar: "Sen siyah değilsin ki, onlar çok beyaz!"
Elinizde tutup arkasını çevirme zahmeti gösterdiğiniz bu kitap niçin kaleme alındı? Evet, ‘neden’ ve ‘niçin’li tüm sorular gibi buna da bir çırpıda açık ve net cevap vermek her ne kadar okuyucunun yükünü büyük oranda hafifletecek olsa da sabrın en büyük erdem olduğunu bu vesileyle yeniden hatırlatmak isteriz. Bu kitap; bir futbol tarihi, askerî tarih yahut din tarihi kitabı değildir. Ayrıca Türk futbolunun güncel problemlerine ışık tutacak somut çözüm önerilerine de ne yazık ki burada yer verilmemiştir. Din
Günümüzde herhangi bir kitapçıya gittiğinizde “anne”likle alakalı onlarca kitaba rastlamanız mümkün. Ancak ailenin “anne” kadar önemli diğer temel taşı olan “baba” hakkında nedense pek bir şey yazılıp çizilmemektedir. Modern dünyada babaya biçilen misyon, sadece para kazanıp ailenin geçimini sağlaması gibidir; fakat bunun ne denli yanlış bir düşünce olduğu son zamanlarda ailelerde görülen çok keskin kırılmalarla ispat edilmektedir. Unutulmamalıdır ki çocuklar bizlere verilen en kıymetli emanettir ve bu eman
Toplumların oluşumunda ve devamlılığında ortak tarih anlayışının önemi nedir? Toplumların kültürel, ahlaki, dinî ve siyasi birliktelikleri, tarihlerinin oluşumuna nasıl etki ederler? Tarih anlatılarının meşruiyet temelleri nelerdir? Toplumsal ortaklıkların ve tarih bilincinin bitmesiyle ortaya çıkar tarihbozumu. Tarih bozumunun ortaya çıkmasında küreselleşmenin etkileri nelerdir? Tarih oluşturacak malzemeden bir “ortak tarih”in oluşabilmesi için her şeyden önce bugünün insanlarında bir ortaklık kurma i
Benim adım Minik Ornit. Dünyayı tanımak, ormandaki dostlarımla tanışmak için o kadar sabırsızdım ki, çıkıverdim erkenden yumurtadan. Herkes uyurken mışıl mışıl, ben az gittiiim uz gittiiim, dere tepe düz gittiiim. Bana benzeyen ama benden farklı birçok arkadaşla karşılaşıp neler gördüm neler işittim. Sonrasında dönünce anneciğimin kollarına, sizi de ortak etmek istedim maceralarıma. Hadi siz de açın şimdi kitabın sayfalarını ve takip edin ormandaki adımlarımı…
Hegel’in sağcı ve solcu takipçilerinden itibaren siyaset eksenini sağ-sol eksenine göre okumak bir kural hâline geldi. Oysa bizzat bu eksendeki yer alış da dâhil olmak üzere, siyasal davranışlara ve taraflaşmalara yön veren daha derin tarihsel saikler vardır. İbrahim oğulları, yani İsmail ve İshak arasında elbette bir sorun yoktu. Ama onlardan sonra gelen nesiller arasında gerçekleşen tarihsel ayrışmalar, bütün bir insanlık tarihine yön vermiş ve hâlâ vermeye devam ediyor. Bugün ‘Medeniyetler Çatışması’ diy
Sekülerleşmenin sadece laiklik olarak ifade edilen siyasi boyutu değil dünyevileşme olarak ifade edilen toplumsal gelişimi birbiriyle tamamen ilgisiz değil ama farklı dinamiklere sahiptir. Sekülerleşmeyle ilgili yaygın literatür dünya tarihini sekülerleşmeye doğru akan evrimsel bir süreç olarak gösterir. Bu anlatı modernist tarihyazımının bir türevi olarak başrolünü sekülerleşmenin oynadığı bir film gibi anlatıyor her şeyi. Bu kitap, İslâm ve Sekülerizm üzerine var olan tezlerle hesaplaşarak sekülerizmi mer
Din kendisine kulak verilen bir çağrı, hayatımızı ve kendimizi değiştirmeyi talep eden bir sesleniş olmaktan çıkıp istediğimiz gibi kullanabileceğimiz bir araç hâline nasıl gelir? Dinin bir mesajdan bir araca dönüşümü belki tarih boyunca din ve siyaset ilişkisinin özetidir. Bütün dünya dinlerinin ilk vazedildikleri, değiştirmeyi hedefledikleri toplumlar tarafından kabul edildikten sonra millîleştirilmesi bir sosyolojik kural gibi. Hristiyanlığın Romalılaştırılması, Protestanlığın Anglikanlaşması, İslam’ın E
Yeryüzünün tüm Yusuf ve Evinlerine… İdeolojik ve siyasi bir davayı edebî bir dille anlatmak ve irdelemek çok zorlu bir çabadır. Aytekin Yılmaz, romanıyla zor olanın üstesinden gelmiştir. Dağbozumu'nun böyle bir edebiyat türünün sayılı ürünlerinden biri olarak hak ettiği yeri alacağını şimdiden ileri sürmek mümkün… “Hayat bizi üzerinde hiç düşünmediğimiz trajik bir kulvara sokmuştu. Geleceğe dair hayaller kurarken, geldiğimiz yer kaybedilmiş ölülerimizin mezarlarını aramak olmuştu.”
Lütfen bu kitabı okuyan bütün çocuklar parmak kaldırsın!Sonra parmaklarını indirsinler; sağ ellerinin baş ve işaret parmaklarıyla burunlarını sıksınlar.Bu hâlde ayağa kalkıp bir şiiri sonuna kadar okusunlar.Seslerinin tuhaflığına bakıp gülsünler.Sonra el parmaklarının sayısınca çiçek, ayak parmaklarının sayısınca hayvan ismi söylesinler.Sonra ellerini çeşmenin altına uzatarak bir güzel yıkasınlar, yüzlerine avuç avuç su çarpsınlar.Çimlerin üzerine uzanıp kendilerini bir güzel kurutsunlar.
Nerede Çevrimiçisin? Yapılan araştırmaya göre günlük kişi başı internet kullanım süresi ortalama 6 saat 43 dakika iken sosyal medya kullanımı 2 saat 24 dakika. Bu veriyi internet kullanıcısı 5 milyar insanla çarptığında internette harcanan vaktin ulaştığı devasa boyutu çok daha iyi anlayabilirsin. Ömür sermayemizin yarısını ipotek eden sanal dünya, bizi kendi âlemine hapsetmeden önce kendimize sormamız gereken bir soru var : "Nerede çevrimiçiyim ; sanalda mı gerçekte mi?"
“Psikiyatri ve Düşünce Dünyası Arasında Geçişler, psikiyatri alanında çalışan bir bilimcinin, bir klinisyenin hep bir akvaryumda yaşayamayacağını fark ederek soluklanmak üzere başını akvaryumdan çıkartması sırasında yaşadıklarını bilgiye dökme girişimlerinin bir sonucudur. Bu kitapta yer alan, yazarın uğraştığı bilimsel ve pratik alanın tarihine ve karşı tarihine bakışı, bu bakış sırasında felsefeyi kullanma biçimi, düşünürler arasında seçim yapma ve onların eserleriyle ilgilenme tarzı, okuyucudan önce yaza
Son iki yüz yıllık tarihinde bölgede menfaati olan aktörlerin hegemonya savaşlarıyla büyük iç çatışmalar yaşayan Lübnan, bugün bölünmüş toplumların huzur ve istikrar aradığı bir arenaya dönüşmüştür. Asırlarca iç dengelerini koruyan Lübnan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da kimlik bunalımı yaşayan ülkelerden biri olmuştur. Arap Baharı dalgasının yarattığı domino etkisinden uzak kalmayı başarmıştır ancak siyasi istikrarsızlık ve toplumsal talepler ile başlayan protestolar nedeniyle derin bir krizin
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 147 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1