Hudeybiye andlaşmasının sonuna
gelinmiş, antlaşmanın maddeleri
taraflarca imzalanmıştı. Başta Hz. Ömer
olmak üzere orada bulunan sahabilerin
büyük bir bölümü bu antlaşmayı hiç de
içlerine sindirememişler, bu konudaki
hoşnutsuzluklarını açıkça dile
getirmişlerdi. Her şeyden önemlisi, umre
yapamadan geri döneceklerdi
Medine'ye. Halbuki kesin umre
yapabilme ümidiyle yola çıkmışlardı.
Her şey bitmişti, yapılacak bir şey
kalmamıştı, şimdi Medine'ye geri
dönülecekti. Fakat beraberlerinde
getirdikleri kurbanlıkla
Hangi Firavun emrinde çalışan binlerce köleyi "al senin olsun" diye Musalara verir?
Yeryüzünde firavunlar ve firavun tiynetliler hiç bir zaman eksik olmayacağına göre...
Cihad ne büyük bir nimet...
Ne büyük bir hakikat!
Firavunları devirmeye gidenlere Allah Azze ve Celle tarafından verilen talimata bakınız:
"Beni zikretmede gevşek davranmayın!"
Bulundukları zamana ve mekana Hz. Muhammed Aleyhisselam'dan bir işaret olarak yansıyamayanlar kendilerinde bu mecali bulamayanlar buldukları yerde ilk bakışta Hz. Muhammed Aleyhisselam ümmetinden bir ümmet olarak görülmeye ve bilinmeye tahammül edemeyenler müslüman olduklarını idda ettikleri halde şeref ve izzeti başka kimliklerde ve görünümlerde arayanlar elbette Muhammedi izzetin ağırlığını taşımaya mecal bulamayacaklar elbette bu izzetsizliğin bahanelerini bulacaklar kurallaştıracaklar kitaplaştıracaklar
Aslında devlet talebi sadece Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile birlikte gönderilen İslam Dinine ait değil, bütün peygamberlerin aynı taleplerinin olduğunu geçmiş kaynaklardan değil Kur'an'dan öğreniyoruz.
Yani tarih boyunca Allah Teala'nın gönderdiği bütün peygamberler devlet talebinde bulunmuşlar, bir kısmı devletini kurmuş, kuramayanlar da bununla uğraşmıştır.
Çünkü Allah Teala'nın dini ancak ve ancak devletle birlikte hayata geçirilebilir. Yeni baskıda bu konuya da birkaç başlık altında temas edilmişti
Hazreti İbrahim'le ilgili birçok kitap okumuşsunuzdur, hakkında epeyce bilgiye sahipsinizdir.
Fakat hiçbir kitap elinizdeki bu küçük kitapçık kadar Hazreti İbrahim'i yaşadığınız hayatın içine getirmemiştir, hiçbir zaman Hazreti İbrahim'i yaşadığınız şehrin caddelerinde sizinle karşılaştırmamış, hatta onun baltasını bir anda sizin elinize tutuşturmamıştır, daha da ötesi sizi İbrahim Aleyhisselam'ın etine kemiğine bürümemiş, onun eşi ve çocukları böylesine sizinle birlikte olmamıştır.
Ve onun ardından, aynı
Mekke'de müslüman olmak
Mekke'de müslüman olmak bir ölçüdür, bir ayrıcalıktır. Hem de sadece geçmişteki bir dönem için değil. Çünkü bütün zamanların ve mekanların mekkesi vardır, bütün davaların birer mekke dönemi vardır.
Her bir yandan küfrün hücumuna maruz kalmış bir dünyada müslümanca ortaya çıkabilmek müslümanca meydana inmek önemli bir olaydır. Hem Allah (cc) indinde de öyledir. Küfrün hakim olduğu, kafir olmanın büyük bir dünyevi avantaj ve getirisinin olduğu bir dünyada müslümanca kimlik ibrazı, di
Elde ettikleri geçici hakimiyetlerine dayanarak diğer insanların üzerinde ilağlığa yeltenenler, birdaha kendileri için asla yıkılş yok zannedenler, zevallerinin gelmeyeceğine inananlar...
Söyleyin şimdi sizin bütün bu gücünüz ve kuvvetiniz bir örümcek yuvasından daha çürük değil midir?
Evladının ve emvalinin çokluğuna güvenenler, dünyanın geçici zenginliğine dayanarak ve bütün bunların kendilerinin ölümsüzleştireceğini zannederler...
Söyleyin şimdi sizin bütün bu çokluğunuz ve zenginliğiniz bir örümceğ
Kendi kendimize şöyle bir düşünüp soralım ve samimi olarak cevap verelim; Bir müslüman olarak namazı seviyor muyuz? Her zaman için namaz kılmayı seven bir insan mıyız? "Namaz vakti gelse, ezan okunsa, namaz kılsam, canım namaz kılmak istiyor..." diyor muyuz hiç?
Midemizin açlık hissetiği ve birşeyler yemek istediği gibi günün belirli vakitlerinde namazın açlığını hissedip namaz kılma arzusu geliyor mu içimizden?
Karnımız iyice acıktığı zaman yanımızdakilerin konuştuklarını anlamaz duruma gelerek aklımızı
Nankörlük olmasın ama bizler gerçek manada tevhid ehli kişileri görmedik; Allahdan gayri kendi üzerindeki hakimiyetleri reddeden, Allahdan gayrisi önünde eğilmeyen, insan üzerindeki her türlü beşeri yönlendirmeleri reddeden, bu tür gölgelerin altında bulunmayan kişileri görmedik, onların mirasçıları değiliz. Yani bizler tevhid olayını kitaplardan okuduk, hem de çok geç okuduk. Üstelik tatbikatını hiç görmedik. Kitaplarda yazılanların nasıl uygulanacağına dair ciddi örneklere şahit olamadık. Evet, nankörlük
İslam adına şimdiyekadar yaptığımız konuşmalrı, sohbetleri, İslam için yaptığımız münakaşaları hatırlamaya çalışalım. Neler elde etmişiz? Allah Teala bizim elimizle kaç kişiyi hidayete erdirmiş? Davetimizdeki başarı oranımız, çağrımızda verim ne olmuştur?
Bir müslüman olarak, İslama davetteki başarısızlıklarımızın nedenleri bulup çıkarmak zorundayız. Hedefe isabet etmeyen gayretlerimizi kırık oklar gibi önümüze yığıp, didik didik hatalarını aramak zorundayız. Bende söylemesi, benim vazifem tebliğdir, hiday
ŞABAN PİRİŞ'in hazırladığı bu meal Türkiye'de en çok okunan meallerin başında geliyor. Sade ve akıcı Türkçesiyle herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir dilde.
Toplam 14 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.