Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 151 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Gonuşmuyo. Çatlayacağım. Oyun yapıyım, hani gonuşur didim. Biyandan gülüyom, biyandan onu gıdıhlıyom: - Gıdı gıdı... Gıdıgıdıgıdı!.. Daş olmuş, put kesilmiş namıssız. Yahu, arkadaş, odanın içinde çırpınıp duruyom. - Gız, goynün bi ormanın guşlarına gafes olmuş gibi cır cır öten sen değel miydin? Bicik yiğitim deyi, boynuma dolanan sen değel miydin? Gız gonuş... Gonuşmuyo kardaşım. Ahlım oynayacak. - Gız Asiye... Gıdıgıdı!..
Dünyaca ünlü gülmece yazarımız Aziz Nesin'in (1915-1995) yüzlerce öyküsü arasından çocuklar için kendi yaptığı bir seçmeden oluşuyor Uyusana Tosunum. Kitaplarının geliriyle kurduğu Nesin Vakfında yoksul ve kimsesiz çocuklara barınma ve öğrenim olanağı sağlayan Aziz Nesin, böylelikle kendisini yetiştiren topluma olan borcunu ödemeyi günümüzde de sürdürmektedir. Bu büyük yazarımızın gülmece dünyasında gezinirken, bir yandan yaşanılan komikliklere gülecek, bir yandan da insan ve toplum hayatının kusurlu yanl
Tükendi
Devlet gücüne, para gücüne, makam ve mevki gücüne dayanarak sizi korkutmak, sindirmek, yıldırmak isteyenleri siz doğrulukla, akılcılıkla, sağduyuyla, mantıkla gerçekten korkutacaksınız. Bu alçaklar korkudan tir tir titreyecekler. (Mum Hala dosyalarında bulunan son not) ve şiir taslaklarını olgunlaştıran bir Aziz Nesin bulacaksınız. Bu güncede Aziz Nesin'in rüyalarını, karabasanlarını, düşlerini bulacaksınız. Bu güncede kendini kıyasıya eleştiren bir Aziz Nesin bulacaksınız. Bu güncede içini döken, yalnız bi
Toros Canavarı ilerde oyun olarak yazmayı tasarladığım konulardan biriydi. Daha biçokları gibi onu da ilerde oyunlaştırmak üzere ilkin öykü biçiminde yazmıştım. 1953'te yazdım 1955'te dergide yayımlandı 1957'de de Toros Canavarı adlı öykü kitabımın ilk öyküsü olarak çıktı. Şunu demek istiyorum ki Toros Canavarı öyküden uyarlanmış bir oyun değildir aslında bir oyun özeti olarak önce öykü biçiminde yazılmış sonra oyun yapılmıştır. Öyküden yada romandan oyun yapılmasına karşıyım çünkü. Avni Dilligil'in çok üs
Dünyaların en iyi babası benim babamdır Düşmandır düşüncelerimiz Dosttur ellerimiz Dünyada tek elini öptüğüm Babamdır Kırkını geçtin adam olmadın der Başım önümde dinlerim Önünde tek baş eğdiğim babamdır Sabahlara dek Kur'an okur Anamın ruhuna İnanır ona kavuşacağına Bana gâvur der diş bilemeden Dünyada tek bağışladığı ben Tek bağışladığım odur ... Özyaşamöyküsünde özel bir yer ayırdığı babası için yazdığı şiirin giriş bölümünden
Bu küçük kitaba Aziz Nesin'in derlediği Nasrettin Hoca gülütlerinden bir bölümünü aldık. Yani dünyaca ünlü iki gülmece ustamız bu kitapta buluştu. Aziz Nesin bir çok anlamı olan "fıkra" yerine "gülüt" demeyi yeğlerdi, Nasrettin Haca'dan yaptığı bu derlemede Hoca'nın dilimizde atasözü, deyim ve özsöz olmuş gülütleri yer almaktadır. El yazısı ile hazırlanan bu kitapçıkla birlikte 3 masaldan oluşan bir SESLİ MASAL CD'Sİ HEDİYE.
Tükendi
Sizler bana salt ders değil Canınızdan can verdiniz Daha dersliğe girmeden siz Duyardık barut kokusunu Kurtuluş Savaşından sinmiş derinize Bilemedik barış tanrıları olduğunuzu Ne de alçakgönüllüydünüz Kiminizin yarası içinde kiminizin yüzünde Bigünden bigüne övünmediniz ... Özyaşamöyküsünde özel bir yer ayırdığı öğretmenleri için yazdığı şiirin giriş bölümünden
Vatan Evlatları Partisi'nin başında Kafakan Bey vardı. Kötü adam denilemezdi. Uluslararası toplantılarda uyumaktan, uyumadığı zamanlarda da burnunu karıştırmaktan başka kötü bir huyu yoktu. Kafakan Bey, Başbakan oldu. Onun Başbakan oluşunu, ana muhalefet partisi olan Yaşasın Memleket Partililer çekemediler. Her ne uğruna olursa olsun, Vatan Partisi'ni iktidardan düşürmek istiyorlardı. Durmadan burnunu karıştıran bir adamın Başbakan olması, ulusal onurlarına dokunuyordu. Kafakan Bey'in ve arkadaşlarının
Bir kendisi var herşeyi bilen Başka bilen yok sanıyor Herkes kendini bir bok sanır Ama bu herif Kendini iki bok sanıyor - "Bir Değil İki" adlı taşlamadan Mizah genellikle zihinsel bir sanat işlemidir. Mizah da, karamizaha ve yergiye dönüştükçe, zihinsellik artar. Taşlama ise mizahın en acı, en düşünülerek, tasarlanarak yapılan türüdür. "Giriş" bölümünden
Bu kitapta öncelikle Aziz Nesin'in kendisine yöneltilen onlarca soruya verdiği birbirinden ilginç yanıtları bulacaksınız. Bu yanıtlar ülkemizin kültürel ve siyasi durumuna açıklık kazandırmakta, geçmişten geleceğe çok değişik konulara özgün ve yetkin bir bakış açısı getirmektedir. Aydın nedir, ne değildir? Aydınımız bir kitabınıza "Ah Biz Ödlek Aydınlar" adını koymamıza neden olacak kadar korkak ve sinmiş mi? Gazetecilik nasıl olmalı? Gülmece edebiyatı üzerine düşünceleriniz nedir? Sanatın işlevi ne olmalı
Anadolu Konfor Palaslarla dolu. Yolların üzerinde Konfor palas yazılı, oklu levhalar var. Bu Konfor Palaslarda hela bile yok, gerisini siz düşünün. Helalar yapılardan ayrı, uzakta, bir koca aralık, bir pis çukur Konfordan Palastan aşağısı kurtarmıyor. Palaspamdırasın adını Konfor Palas koymuşlar. Adı değişti mi, her şey değişir bellemişiz. Baksanıza, bize demokrasinin adından bir şey var mı? Dışarıdan bak, Konfor Palas. İçi palaspandıras Dışından bak, demokrasi. Dışı seni yakar, içi beni. "Yol Üstü" adlı b
Ben yazar olarak birlikte yaşayıp birlikte öldüklerimin kişiliklerini ortaya koyacağım. Ve bunu yapmakla da yaptıklarının, yapıp ettiklerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağım. Romancı, öykücü ve oyun yazarı olarak, bir yazarın işi budur: İnsanı vermek. İnsanı vermek, her yanıyla insanın kişiliğini vermek demektir. Dileyenler, yazacaklar çıkarsa beni de böyle yazmalarını isterim. Böyle isterim derken, benim yaşamımda olumsuzluklar, kötü yanlar yoktur diye meydan okuyor değilim. Vardır. Onlar da yaz
Yazmak için, özellikle zaman geçsin istedim, bekledim. Çünkü olayı anlatırken kişisel duygularıma kapılmak, yapılan baskının etkisinde kalmak istemedim. Elimden geldiğince yansız kalarak, polisçe gözaltında tutulduğum ve sürekli sorguya çekildiğim saatleri bütün ayrıntılarıyla anlatacağım. Otuzaltı saat poliste gözaltında kalmak ve yedibuçuk saat sürekli sorguya çekilmek, bizdeki biçimsel demokraside olağanüstü bir olay sayılmaz, bundan çok daha kötü olaylar olağandır. Ancak bir özelliği olan, polislerin ev
Gülay, - Neler söylüyorsun ağabey, dedi, babamın polisle ne işi olurmuş? Mehpare Hanım, - Şimdi yüreğime inecek, dedi. Öyle bir adam ne yapar da polis tutarmış? Metin korkulu bir sesle, teker teker: - Gazeteler aylardanberi bir Toros Canavarı'ndan söz ediyorlar ya... - Eeee?.. - Evet?.. - İşte o Toros Canavarı babammış... Polis öyle söyledi. Yakalamışlar babamı. Babam Toros Canavarı'ymış... Mehpare Hanımdan, "Ayy..." diye bir ses duyuldu. Kadın yere yığıldı. Ve bu sırada tavandaki delikten üçünün de üstüne
Esin perisi denilince gözümün önüne altı balık, üstü kız olan denizkızı gibi bir havakızı geliyor; ... Esin perim yok ama, benim de esin cinim, esin cadım, esin devanam var. Benimkilerin yarısı kuş, yarısı kız değil, olsa olsa onda biri insan da geri yanı canavar. Omzuma tünememiş, sırtıma binmiş, ben altta iki büklüm, kan ter içinde, yorgun bitik... Hem benim esin cinim, esin cadım bitane değil, sürü sürü... İkisi inse, üçü biniyor sırtıma. ... Benim sırtıma binmiş, üstüme çullanmış olan esin cadıları, esi
Benim dönemimde, benim kuşağımdan insanların ünlenmesi için çok ilginç bişey, biraz da ayıp doğrusu, hapisaneye girmesi gerekliydi. Bu ressamlar için de, şairler için de böyleydi. Ressama düşmandır bu millet, yazara düşmandır ama müzisyenin farkında değildir. O çalarken, öttürürken, bana muhalif mi değil mi, farkına varmaz. Liman sergisinde adamları orağa, çekice benziyor diye takibata uğratmışlardı. Benim dönemimde böyleydi, hatta hapisaneye girmemiş olanı yazar saymazlardı. Bu tabii devletin sisteminin ay
Bu akşam yine konuşmak, dertleşmek istiyorum. Fakat kiminle konuşacağım? Bu hatıralar, bibakıma da kendi kendimle konuşmalarım oluyor. Yine elim tutuluncaya, parmaklarım kalemi tutamaz oluncaya kadar yazacağım. Son günlerde parmaklarım büsbütün isyankâr oldular. (Üsküdar Cezaevi, 25 Ekim 1951) Bu güncede roman, oyun, senaryo, öykü ve şiir taslaklarını olgunlaştıran bir Aziz Nesin bulacaksınız. Bu güncede Aziz Nesin'in rüyalarını, karabasanlarını, düşlerini bulacaksınız. Bu güncede kendini kıyasıya eleştiren
Aşk cana yangın salar yakıp yıktığı candır Aşkın kıydığı canlar tarihlere destandır Aşka yanmak nicedir şundan da bilirim ki Her seven ayrı Mecnun bencileyin yamandır Aşk yakar yıkar amma insana yanmak gerek İnsan nice yanmışsa ancak onca insandır. Çok Mecnun gelip geçmiş mutlu olmamış biri Yer ateş hava duman içtikleri de kandır Leyla dışımda değil bendedir benim Leyla'm Yeter ki aldat beni Leyla'yım diye kandır Kim derse sana aşkta mutluluk var inanma Fuzuli bile dese şair sözü yalandır.
Tükendi
Bu kitabı hazırlarken gazete fıkrası konusunda vardığım sonuç şudur; İyi bir gazete fıkrası, kitaplık değeri olmayan yazıdır; Kitaplık değeri varsa, azçok kalıcıysa, o yazı da bir gazete fıkrası değildir. "Merhaba" ya işte böyle bir ölçü içinde kitaplık değeri olduğunu sandığım fıkralarımı seçerek topladım. "Bu Kitaba ve Fıkraya Değgin Birkaç Söz" adlı yazıdan
Mete Tuncay, yayımlamakta olduğu "Tarih ve Toplum" dergisi için benden, içinde yaşayarak tanığı olduğum 6/7 Eylül olaylarını (faciasını) yazmamı istedi. Mete Tuncay çok sevdiğim ve değer verdiğim bir genç bilimcidir. 6/7 Eylül olaylarını hemen yazmaya başladım. Niyetim, dört-beş sayfalık bir yazı yazmaktı. Yazdıkça gördüm ki, o korkunç olaylar bu dar sınıra sığdırılamıyor. 6/7 Eylül olaylarını Böyle Gelmiş Böyle Gitmez dizisinin biçiminde ve geniş olarak yazdım. Böylece yazdıklarım, özyaşamöykümün bir parça
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 151 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5