Bu arada, otorite boşluğu da yeni bir cumhurbaşkanıyla doldurulmuştu. Cumhurbaşkanının sadık kölesi Hüsnü yerine gelmişti. Saygın, nüfuslu, güçlü ve kalabalık bir aileden gelmekteydi. Ehli dünya, zevkperest bir müsrifti. Frenk sevdalısı, gösterişli yaşamı seven bir mukalliddi. Ardında ona yön veren Avrupai eşi vardı. Acılar kederler, hüzünler bir yenilerini getirecekti belki ama hiç bir şey Allah'a isyan edilen bir belde de yaşamak gibi olmayacaktı. Kurtarılmış çok küçük bir toprak parçası da olsa azadlardı

"Bazı insanların köle olarak doğduğuna inanırlar. O buna hiç inanmadı. Hiç bir insan doğuştan köle olarak doğmaz. Herkes doğuştan özgürdür. O da öyle özgür ve savaşçı doğmuştu. Yüreğinin götürmek istediği nokta hep aynıydı. Bu yüzden gitmek istediği yüreğinin götürmek istediği yere. Ve gitti de arkasına bakmadan vuslatın ardısıra. Çünkü biliyordu özgürlük verilmez alınırdı. Özgürlükleri ellerinden haksızca alınan mazlum ve mustaz´afların yanında İslamın özgürlüğü adına savaştı.