Bu kitabın birinci baskısı daha çıkmadan Yıldız Köşkü tarafından örtbas edildi. Bu sebepten, yayına yeni başlamadan önce belirtmek isterim ki, ben Abdül Hamidin şahsına düşman değilim, onun taraftarıyım. Yıldız Sarayında şuan ki durumun tekrar felaketlere sürükleyeceğini göstermek için, padişahın bir dostu olarak bu kitabımı kaleme aldım. Bu koşullar maalesef tarihi olmayacak, aksine aktüel kalacaktır. Bu felaket, Türkiyeye ve Türklere samimiyetle bağlı olanlardan başka kimseyi üzmez ve acındırmaz. Çünkü II

İlkel bir ordu, en fazla ne yapabilirdi ki? Bir anda bütün sesler kesilmiş ve etrafı büyük bir sis kaplamıştı. Bu sessizlik hiçte hayra alamet değildi. Sanki birazdan kopacak bir fırtınanın habercisi gibiydi. Arkadaşlarını sessizce uyandırmış ve dışarıda bir şeylerin olduğunu söylemişti. Korku tüm ormanı kapladığı gibi yüreklerine de tesir etmeye başlamıştı. Aybars dalların arasından etrafı gözetlemekte ve olup biteni anlamaya çalışmaktaydı. Tam o esnada küçük ve sevimli bir sincap fark etmişti. Bu sevim

Eğer benim gibi bir adamsan, yani ne deli ne de akıllıysan, kendini yıkıp yeniden inşa etmekten, çılgınlıktan yorulduysan, okuduğun en kalın kitap "Lanet" ise, tüm taşkınlığınla geceye yuvarlanmak üzereyken elini tutan bir meleğe inanmak istersin. Eğer benim gibi bir adamsan, başının üzerinde dönüp duran o meleğin sana gönderildiğini, seni kurtarmak için dört döndüğünü düşünürsün. Eğer o melek görünmez bir ufukta yürüyorsa ona dokunamazsın, senden çok uzaksa, çok uzaktaysa ne yapacağını bilemezsin, do

Refik sonuna kadar açık olan banyo kapısının eşiğinde dikilip kısa bir süre içeriye göz attı. Olay mahallini görebilmek umuduyla bekleyen Güven ve Erkan, şeflerinin arkasında uysal birer kedi gibiydiler. En sonunda içeriye girip küvete doğru üç adım atan Refik'in ilk sözleri "Vay canına." oldu. Su dolu küvetin içinde sükûnetle yatan cesetle ilgili söylenebilecek ilk şey bir zamanlar güzel bir kadına ait olduğuydu. Eskişehir'in göbeğindeki Ziya Paşa Caddesi üzerinde bulunan beş katlı Uysal Apartmanı'nın i

Oflu Ali, 1960 yılında anasinun karnindan ebe olmaduği içun firlama doğan bir çocuktur. Anasi ağlayan bir çocuk olarak görmiş ama o gülerken doğduğu içun "bir canavar doğurdum" diye ormana komar yapraklarinun üstine bırakti. Sonradan doktorlarun hiçbir zarari olmadığına dair raporu aldi ve beni anam eve geri çağurdi. O gülüş bu yaşuma kadar devam etti. Anam deyi ki bağa "O le fikra anlatiysun. Ama cehennemde yanacaksun;" dedum "Ana insanlari güldürmenin ne kadar sevap olduğunu biliy misun?" O gülmeye sizle

600 yıl boyuncu bölgesinde tarihe yön vermiş bir Cihan İmparatorluğu'nun su hukuku ve su politikaları, aslında sadece o dönemin su yönetimine değil, İmparatorluğun yönetim anlayışına da ışık tutar. Osmanlı'nın su hukuku nasıl işlemiş? Su politikalarında hangi anlayış hâkim olmuş? Seferdeki ordunun suyu nasıl temin edilmiş? Osmanlı'nın su kültürü nasıl gelişmiş? İmtiyazlı şirketlerin su ticareti nasıl başlamış? Cumhuriyet sonrası su yönetimi hangi dönemlerden geçmiş? Su yönetiminde bugün neler oluyor?

Tarihin en büyük felaketlerinden biri; Çernobil Faciası! Çernobilin kahramanları ve kurbanları Destansı bir aşk hikâyesi Trabzonspor ve unutulmaz bir futbol sezonu 1996 Ve Kazım Koyuncu Farklı yaşamlar, ortak kader, tek bir öykü Aşk, fedakârlık, acılar, mutluluklar, umutlar ve ölümler Etkisinden uzun süre kurtulunamayacak bir kitap - Ölümü yavaş yavaş içlerine çekmeye başlamışlardı. Azrail, toz bulutu ile kamufle olmuş, ağır çekim bir ölümü enjekte etmek üzere içlerine sızmıştı. - Amirin gözlerinin içine ka

"28 ŞUBATTA DEVRİLMEK" Kitabı, 28 Şubat sürecinin öncesi ve sonrası yaşananları bilinmeyen yanlarıyla ortaya koyuyor. KİTAP SANKİ ÇİLLERİN BİR 28 ŞUBAT GÜNLÜĞÜ gibi İşte, o sürecin kitaptaki başlıklarından bazıları: * Tansu Çillerin, DYP-SHP Koalisyon Hükûmetinin Başbakanı olarak yarı askeri bir yönetim sevdası içinde olduğu, bu amaçla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreşle darbe plânlamaları içinde bulunduğu 1994 yılının kapalı kapılar ardındaki gizli gündem maddelerinden en önemlisiydi.

Orta Asya son 20 yıldır uluslararası sistemin satranç masasındadır. Su Orta Asyada uzaktan kumandalı bir saatli bombadır. Orta Asyanın petrol ve doğal gaz kaynakları bölgenin geleceğinde etkili olmaktadır. Ancak bölgenin geleceğini su kaynakları yönetimi belirleyecektir. Elinizdeki kitapta Orta Asyadaki bu stratejik kaynağın bölgenin geleceği için önemi incelenmiştir.

Dünyanın özellikle su sıkıntısı olan bölgelerinde su kaynaklarının stratejik önemi artmaktadır. Orta Asyadaki Aral Gölü Havzası bu önemin arttığı bölgelerden biridir. Bu nedenle Orta Asyanın petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra stratejik suları da ilgi odağı olmuştur. Orta Asyanın su kaynakları ve su sorunları iki kitaplık bir çalışmada incelenmiştir. Elinizdeki kitapta Orta Asyanın jeopolitiğindeki değişme ve bu havzadaki su kaynakları kapsamlı olarak ele alınmıştır.

Dünya değişiyor, patronları Yeni Dünya Düzenini kurmak için Türkiye Gladiosu olan Kılıç Teşkilatının tasfiye edilmesi kararını alıyor. Şimdi Türk Gladiosunun askerleri hayatta kalma mücadelesine giriyor. Kod adı Hannibal. 1995 yılının serin bir Kasım sabahı, Yalovadan Termale doğru giden otoyol üzerinde, sıradan herkesin sahibi olabileceği bir Japon arabasının direksiyonunda sakin görünen ama iç dünyasında fırtınalar yaşamakta olan Hannibal bulunuyordu. Bir gün kaçınılmaz olarak gelmesini beklediği ihanet g

Hoş bir kadın, pekâlâ cesur, zeki ve yetenekli olup çirkin olduğu için karakteri güçlü olduğuna inanılan diğer kadınları saf dışı bırakabilir. Ancak, ezberleri bozan bu durum, güzel bir kadını kaldıramayacak pek çok zayıf erkeğin işine gelmez. Çünkü onlara göre, bir kadın güzelse aptaldır. Peki hem çirkin hem karaktersiz bir erkeğe ne demeli. Ben cinsiyet ayrımı yapmak istemiyorum. Keza taraf tutmayı hiç sevmiyorum. Bana göre, bir insanın arkasında yine kendi kişiliği olmalıdır. Dişi ya da erkek kesinlik

Lütfen kitabı okumadan önce aşağıdaki soruları cevaplandırınız: - Bir gün; yıllarca yetiştirip büyüttüğünüz evladınızın görünümünde olan (ama o olmayan) biriyle bir süredir yaşadığınızı öğrenseydiniz ne yapardınız? - "Nasıl olduğunu anlayamadım Hamiyet. Bir insan bir günde bu kadar değişebilir mi? Ardı ardına alışık olmadığım, yadırgadığım davranışları ile karşılaşıyorum... Bu kadar zıt davranışların tümünü nasıl oluyor da tek bir ruhta barındırabiliyor? Aklım almıyor" dedi. "İçinde başka biri var sanki." -

Kutsal kadın adlı romanıyla Pakistan Edebiyatı`nı Türklere sevdiren yazar Qaisra Shahraz! . O bu romanıyla Türk kadınlarının duygularına hitap etmeye devam edecek! Bu roman da herkesi duygulandıracak! Üç kadın, bir adam, bir gece... Qaisra Shahraz tarafından kaleme alınan tayfun üç genç kadının trajik hikayesini okuyucuya sunuyor. Müslüman bir ailenin yaşamlarını ve aşklarını, görevlerini ve arzularını canlı örneklerle ve ayrıntılarla anlatan bu eserde heyecan dolu bir aile hikayesiyle kendinizi olaylar

Terörist Sendikacı isminden de anlaşılacağı gibi olmuşla hayal edilenin bir araya getirilerek gerçekleştirilmeye çalışılan iyi ve kötü yanları ile bir roman ama her romanda olduğu gibi bu serüvende de hem gerçekler hem de hayaller var. Ancak yılların el emeği göz nuru ile çalışılarak biriktirdikleri paralarını, yaşamının son yıllarında alıp kaçan bir sendikacının acımasız davranışını dile getirmeye çalıştım. Türk Sendikacılığında vasıflı, özverili ve inançlı insanların çokluğunu gördüm, yaşadım ve inandım.

''Umutsuz ve alevli bir aşkı üfleyerek söndüremezsiniz. Nefesiniz yeterli değildir çünkü, ıslak bir yağmur yağar aşkınızın üzerine ve sağanak, aşkınızı yüreğinizde saklar yaşadığınız sürece. Bazen çırpınsanız da sizi saran marazlı düşünceleri silkeleyemezsiniz. Bunu yapmaya gücünüz yoktur çünkü. Olgunlaşan her düşüncenin dalında çürümesi size dokunur, çürümüşlük içinizi de çürütür. Bazen bir rüzgâr eser, bazen biri gelir sizi silkeler ve o düşünceler patır patır yere düşer. İçimde bir rüzgâr esiyor.

Sular içinde bir başka sudur Fırat. Üstüne ağıtlar yakılır, senaryolar yazılır, büyük projeler yapılır. O bütün bunlara aldırmaz, sadece akar...Medeniyetin doğduğu topraklara can vermiştir. Önemi hiç azalmamış, hikâyeleri, efsaneleri hiç eskimemiştir. Şu Fırat'ın suyu herşeyi bilir. Araştırırken anladık ki; siz kendi hâline bırakın onu, çok şey anlatır size, Biz de bunun için sözü, "Şu Fırat'ın Suyu'na" bıraktık....Fırat barışa ve kardeşliğe aksın diye...

Harem/Selamlık ayrımının egemen olduğu 1904 yılında 9-10 yaşlarında bir kızla 16 yaşında bir delikanlı karşılaşırlar... Aralarında sessiz bir aşk başlar. Yedi yıl sonra 1911´de genç adam kızı ailesinden ister... Ve 1 Eylülde nikâhları kıyılır, gerdeğe girerler. Ama... Beş haftalık birliktelikten sonra (savaş çıktığı için) ayrılmak zorunda kalırlar. Genç subay çölde savaşırken, ondan yaklaşık 1.500 kilometre uzaklıktaki bir kente yerleşmiş olan eşiyle hasret yazışmaları yoğunlaşır...

Türk milletinin yetiştirdiği en büyük insan, Mustafa Kemal Atatürkü anlamak, her şeyden önce onun yetiştiği çevreyi ve kültür ortamını iyi bilmekle mümkündür. Ülkemizde Atatürkün düşünceleri, ilkeleri ve yaptığı işler, genellikle incelenmiş olmakla beraber; onun soyu, aile tarihi ve içinden çıktığı kültürel ortam pek incelenmemiştir. Bunu fırsat bilen bazı yıkıcı, bölücü insanlar ve kuruluşlar, Atatürkü ve onun en büyük eserim diyerek âdeta kutsallaştırdığı Türkiye Cumhuriyeti Devletini karalamaktadırlar. H