Dicle ve Fırat akarsularının döküldüğü yerde oluşan verimli topraklar, Halife Osmandan sonra yandaşlara ve rüşvet verenlere, yüz binlerce dönüm olarak çiftlik yapmak üzere verilmişti. Sulak arazide şeker kamışı ve pirinç yetiştiren çiftlik ağalarının her biri binlerce işçiye gereksinim duyuyordu. Bunları Afrikadan getirttikleri, satın aldıkları kölelerle sağladılar.
Bu roman, hurma ile un karışımı bulamaçla beslenen, veba ve sıtma ile boğuşan, evsiz ve giysisiz, kırbaçla dövülerek çalıştırılan milyonla
Alamut Piri Hasan Sabbah´ın gerçek öyküsü. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk ile hiç okul arkadaşı olmadı. Cennet Fedaileri diye bir örgüt hiç kurulmadı. Haşhaşiler (afyonkeş) Alamut Kalesi´nde asla barınmadılar. Sahte Cennet kesinlikle yaşanmadı. Marco Polo, Alamut Kalesi´ni hiç görmeden yazdı.
Gerçek Hasan Sabbah kimdir, ne yapmıştır? Alamut Kalesi ile sahte cennet efsanesinin aslı astarı nedir? Alamut Kalesi, tüm dünyanın nefretini nasıl topladı?
"Afyonkeş katiller" (Haşaşiler) deyimi niçin gün
Ebu Müslim Horasani, İslam tarihinin tanığı ve sanığıdır.
Emeviler ve Abbasiler döneminin halk kahramanıdır. Sadece tarihin figüranı değil başaktörüdür.
Gerçek bir tarih yaratıcısıdır o! Horasan Spartaküsü derler adına. Köle iken ihtilal önderliğine yükselen bir efsane-insandır.
Bu yüzdendir ki; bölge halklarından Kürtler, Türkler, Acemler ve Araplar kendisine sahip çıkmış, onu öz evlatlarıymış gibi benimsemiş; her kavim, Ebu Müslim bizdendir diyebilmiştir.
Adına menkıbe ve destanlar yazılmış, Bâtıni akı
Din, cahiller için görkemli, siyasiler için kullanl, filozoflar için saçmadr. Titus Lucretius Carus/Roma (M.Ö. 99-55)
Arif Tekinin bu önemli kitabı; var olan verilerden sonuçlar çıkararak Kuranda ve diğer İslami kaynaklarda içki konusunun nasıl işlendiğini, Hz. Muhammed ve en yakın arkadaşlarının içki-şarap içip içmediklerini tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor.
Yazar, bu hassas konuyu incelerken, diğer eserlerinde olduğu gibi, baştan sona İslami kaynakları kullanıyor, duygusal, kişisel yorumlardan ve siyasi g
Bir dağ köyünde çobanlık yapan eğitimsiz Osman ile Ömer, bir gün adları değiştirilerek Haso Ağa ile Şeyh Şerif Efendi'nin cemaatine katılırlar. Bu cemaatteki Kur'an kursunda, ayetlere dayalı olarak iyi bir mücahit olup din adına cihat eder, kâfirleri öldürür ve kendileri de şehit olurlarsa eğer, cennete gidecekleri; orada birbirinden güzel gencecik hurilerle hiç yaşlanmadan sonsuza dek mutlu yaşayacakları inancıyla beslenirler...
Ve gün gelir yaşlı genç demeden kendilerine göre masum insanları bombalayara
Güzellik duygusunun sınıfsal içeriğinden yola çıkan seksen altı yıllık dev çınar, altı yıllık çalışmasının ürünü olan bu eserine bir soruyla başlıyor.
Daidalos yontuculuğu bulan, Kekrops soyundan kral ailesinden gelen Atinalı mimar-, neyi arıyor ve neyi buluyor? Yanıtı yazar veriyor:
Nesnenin özünü ortaya çıkaran biçimi. Yani güzeli. Bizde, bu kavramın çekiciliğine kapılmadan, onu arayacağız. Çünkü, her güzellik, günaha çağrıdır. Bu günaha beni çağıran güzeli hangi dolambaçta bulacağımı bildiğimi sanıyor
Toplumda düzen bozulur, hak almak zora ve güce dayanırsa, dağların yasası, efelerin yasası, egemen olur. Kurt bunalırsa köye iner, kul bunalırsa dağa çıkar. Onurlu bir dik duruş, başkaldırı destanıdır efelik. Kendine özgü, kitaplara yazılmamış yasaları vardır.
Efelik, fırtına kuşuna benzer, herkesin korkup kaçıştığı fırtınalı ortamda, sakin, ağırbaşlı, kararlı, ölçülü ve dimdik durabilmektir. Özcesi, efelik kadın erkek işi değil yürek işidir. Gerektiğinde idam sehbalarını kırıp, özüne, kimliğine sahip çıkm
Dünyayı ve yaşamı değiştirmenin tek yolu en önce düşünceyi değiştirmektir. Değişmiş düşüncenin pratiği ise değişmiş bir yaşam demektir. Elbette bunun için önce düşüncenin ne olup ne olmadığını ve birtakım özelliklerini bilmek gerekir.
Modern insanın hareket dinamizmi, bilinçli düşünce ile pratik arasında olup biten bir ilişkidir. Tarihte insanın nesnel dünya ile ilişkisi, gerçekte nesneler tarafından belirlenmiş tarihsel özneyle bir ilişkisiydi.
Çağdaş dünyada ise bu ilişki, öncelikle mazinin niteliği üze
Politika nedir?
Politika, sömürenlerin süregelen egemenliğine destek veren ideolojiler bütünü müdür?
Yoksa, Aristotelesin dediği gibi, politika, toplumun halka dair yaptığı tüm etkinlikler midir?
Veya, İsmet İnönünün dediği gibi, politika ciddi bir iştir, çünkü devlet yönetme sanatıdır. O halde politikanın özü ve sözü doğru olmalıdır.
Peki, Politikaya, çok şey söyleyip, hiçbir şey yapmama sanatıdır diyenler haklı mıdır?
Liderlerin ve siyasi partilerin, küresel sermayenin aktörleri durumundaki dev küresel ş
Bulgaristanda 80li yıllarda Türklere karşı yürütülen eritme siyasetine tanıklık eden, doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan Ahmet Türkayın olgunluk dönemi, düşüncelerini özgürce ifade ettiği Türkiyeye yerleşmesiyle (1989 yılı) başlar. Hayatını kazanabilmek için geceyi gündüze katarak çalışmış olan yazar, Bulgar totaliter rejimi tarafından yok edilmeye çalışılmış ama yok edilememiş yazma tutkusuna anayurdunda dört elle sarılmış ve Kasvet Çiskini (2005), Yarılı Gönül İniltileri (2006), Gelecekten Ödün
türkçe bir ölümle ölmeliyim
kardeş insanlar duysun kendi dillerinde
ölümler taşımasın dilim sağken,
uzak yakın, dünyanın hiçbir toprağına.
hiç tanık olmasın kanlı kıyımlara
ölümün utandığı ölümleri söylemesin dilim
Malatyada 9 Nisan 1962de günlük olarak çıkartmaya başladığı Sebat gazetesinde yazarlığa merhaba diyen Lütfi Kaleli, şimdi yazarlıkta 50. Yılını doldurmuş oluyor.
Bu süreç içerisinde ağanın, patronun, yönetim erkini ele geçiren siyasetçilerin nasıl bir acımasız olduklarına; işçinin, çiftçinin, kentlinin, köylünün zor yaşam koşullarında nasıl ezildiklerine tanık olan Kaleli, tüm yazılarında mazlumların yanında yer alıp zalimlere karşı hep dik durdu. Bu nedenle suçlandı, yargılandı, tutuklandı, tehdit edildi a
Bu kitabın yazımında güdülen amaç, bu tür katliamların mezhep ya da sağ-sol çatışması olmadığını; emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin ortak planlarının perde arkası gizli güçler tarafından uygulanmasının sonucu olduğunu bir yönü ile sergilemektir.
Amacımız, katliamların üzerindeki giz örtüsünü aralamak, gizli örgütleri tanımak, böylece olayları daha akılcı değerlendirmenin imkanlarını yaratmak ve tarihten ders çıkararak provokasyonlara gelmeyecek bir bilinç oluşturmaktır.
Ülkemizin sosyal mücadele ta
Evrendeki yolculuğa Demokritos,, İbni Haldun, Galile, Darwin, Marks, Lenin, Einstein, Atatürk, Hawking gibi aydınlanmayı ve bilimi savunan insanlardan yola çıkan Abdullah Rıza Ergüven, Big Bang'i ve evreni sorgulayarak Büyük Patlamadan önce evrenin var olduğunu ileri sürüyor.
Ergüven'in 1997'de tamamladığı bu çalışmasında kara delikler, süpernovalar, kuarklar ve ip kuramı gibi önemli konulara değinerek evren ve yaratılışa diyalektik felsefeyle bilimsel bir pencereden bakıyor.
Abdullah Rıza Ergüven şöyle di
Kadınlar, bizim kadınlarımız, Anadolu kadınları Kibelemiz, Artemisimiz, Tanrımız, tanrıçamız, anamız, bacımız, baş tacımız. Dağda, belde, tarlada, fabrikada çalışan kadınlarımız. En karanlık anlarda, zor günlerde, eşinin, çocuğunun yanında dişi kaplan kesilen kahraman kadınlarımız
Uzun, orta boylu, bakışları baldan tatlı Anadolu kadınları: Dağlar boş bırakılmaya gelmez, deyip dağlara çıkan Gizemli Kadın Efemiz. Bu yurt sadece erkeklerin yurdu değil, deyip elinde tüfek cepheye koşan Çiftlikli Kübramız. Kadı
Yıllar sonra bakıyorum da içime
Meğer yaralarım örtülmemiş
Hâlâ kan sızıyor izlerinden
Dikişleri yeniden patlıyor
Meğer uyuyakalmış acılarım
Uyanıp geldiler mağaralarından
Ne hayatlardan süzülüp geldik
Vurulduk, yandık, sürüldük
Kapılar, duvarlar ardında
Çığlıklardan bir denizdik
Vurdukça zulmün kayalarına
Çarpıp daha gerilere düştük
Azalıp yeniden vurduk
Köpükler kızıldı
Kayalar kanımızdan kızıl
Çarpıp durduk zamanda ağırlaşarak
İnsanın Afrika'dan çıkışı sırasında ve öncesinde neler oldu?
- Tarihe uygarlık kurucu olarak giren topluluklarla onları yağmalayarak yaşayan ekonomiler
- Oldwai'den doğan zanaatçılığın bütün sosyal sistemleri geçerek demir ve çelikle beslenen kapitalist sistemle taçlanmasının müthiş serüveni
- Tarihe yön veren ve insana boyun eğdiren kadim güç cesaretin öyküsü
- Zorun ve köleliğin tarihsel kökleri
- İnsanlık, yabanıl doğadan kapitalist ulusal parka nasıl geldi?
- İnsan karakterinin evrimsel süreçte doğacı
Kürecikte Güneş Geç Doğar, Hasan Çerçioğlunun ilk romanı. Çerçioğlu, devrimci gelenekten gelen bir yazar. Diyarbakır İlköğretmen Okulunu bitirdikten sonra, mühendislik öğrenimi yapmış, uzun yıllar, Karayollarında, özel sektörde çalışmış ve emekliye ayrılmıştır. İnsan hakları savunucularındandır. Türkiye İnsan Hakları Kurumu Vakfının yönetim kurulu üyesidir. Devrimci dünya görüşünden ödün vermeyen bir arkadaşımızdır.
Hasan Çerçioğlu, emekliye ayrıldıktan sonra, yazınsal ve ekinsel birikimini, roman yazarak
"Mazda dini inancının görüşleri ve kültürel değerleri, Alevi ve Bektaşi halk kesiminde İslamiyetin maskesi altında yaşamını sürdürmektedir. Devletin hedefinin, kendi hizmetinde kullanmak amacıyla köklerini ve inanç temelindeki kutsal değerlerini boşaltarak, devşirmek amacıyla şekillendirmek istediği Aleviliği işlemeye çalışıp, amaç ve işlevlerinde araç durumuna indirgemeye çalışması olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Aleviliğin tanrı ve insana yaklaşımı temelindeki felsefesinin coğrafyasında geçmişte b
İran Devrimi (1979) sonrasında kullanıma sokulmuş 'İslâmî fundamentalizm' tabirinden '11 Eylül' (2001) sonrasında yaygınlık kazanan 'İslâmofobi'ye kadar Batı dünyasının İslâm algısı genelde yekpâre bir olumsuzlama doğrultusunda biçimlendi. Bu hâkim algı, İslâmî hareketlerin kendi içlerindeki farklılık ve karşıtlıkların ele alınmasını zorlaştıran bir engel teşkil etti hep...
Nakşibendî tarikatının bir kolunun Batı dünyasındaki örgütlenme ve faaliyetlerini inceleyen bu antropolojik çalışma, 'tekil' (yekpâre)
Toplam 180 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.