Bi kurt ü kurmanci: ya min koçernameyek e... Li ber perave gotinen pepük ü brindar en ku eş ü elemen xwe ji hev re vedibejin kon vedidim ü xwe davejim ber bext ü tore wan.

tu ne niha ye ez ji her dem, her tim nin im her dem, her tim min ditirsine her hal ez e beyi te biminim be derew tu hem şek, hem şekir i ez ji pir bi guman ü şik im le rojeke yeki şekirhez te bitahme ez de çer bikim axbanü

oku dedin üç defa okudum üç bin defa, aşkı sefaya ulaştım kabre ettim bedenini, bir tapan ben oldum..

İki cilt halinde yayınlanan elinizdeki birinci ciltte kitabın yazarı şöyle diyor: Zindan gerçekliğini trajikomik bir şekilde yansıtan kimi ilginç olaylar ve kahramanlarının unutulmuşluğa kurban edilmesine gönlüm razı olmadı. İçerinin panoramasını yansıtan hikayeleri derleyip, sohbet havasında aktarmaya çalıştım. Sunumunu yaptığım kesitler; güldüren hüzünlendiren ve anlam yoğunluğu olan hikayelerdir. Komikliklerin dominant olduğu kimi satırları tebessümle karşılayacağınızı umuyorum. İçeri'den epey kitap ya

Dr. Mustafa GÖKPINAR: 1967 Maraş'Pazarcık ilçesi Demirciler köyü doğumlu. Türkiye'de demokrasi, insan hakları sorunlarıyla ilgili aktivitesi nedeniyle 13 yıl çeşitli cezaevlerinde kalmıştır. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu. Fransa'da doktor olarak çalışmaktadı Evli, üç çocuk babası. Tarih, toplum ve demokrasi konulu çeşitli çalışmala vardır. Ali Can GELİŞ: 1988, Maraş'ın Pazarcık ilçesi doğumlu. İnşaat mühendis Tarih, toplum ve demokrasi konulu çalışmaları vardır. LEK KÜRTLERİNİN KÖKEN

İki cilt halinde yayınlanan kitabın bu ikinci cildinde de trajikomik öyküler yer almaktadır. İçeri'den ilk defa içeri'de yaşanan trajikomik öykülerin yer aldığı bu kitapla ilgili yazarı şunları söylemektedir: Zindanlar unutulmaya unutturulmaya müsait yerler. Yazmak bu gerçekliği ters yüz etmek için etkili bir yöntem. ...Zindanın kitabında mahkumun yüreğine dokunup bazen keyifli bazen de hüzünlü anları yaşayacağınızı umuyorum... Yazar, bu trajikomik öykülerin kimisine kendisi tanıklık ederken kimisini de

Bu roman PKK tarihinde ilk cemre denilecek Bese'nin hayat hikayesini anlatıyor. PKK'nin toprağa düşen ilk kadın gerillasıdır Bese... 1981'de Nurhak dağlarında vurulan Besê Unuş'un yaşam öyküsünü okuyacağınız bu romanla birlikte aynı zamanda PKK'nin ilk çıkış yıllarındaki mücadelenin gelişimini ve özellikle Nurhak dağlarındaki etkisini de öğreneceksiniz. Besê'nin arkasında okunan Oli Baba'nın duaları, o dönemde insanların PKK'ye bakışını da ortaya koymaktadır: Git Besê git. Ama gecikmeden yine gel... Çünk

Occo Mahabad bi pirtuka xwe ya bi nu Rondiken Binevşe disa bi mijaren cuda derdikeve peşberi xwendevan. Helbesten Mahabad herikbar, hestyar u balkeş in. Occo Mahabad wek fenomenek helbesta kurd e. Wiha dibeje Occo Mahabad: Dive hun bi teqez bixwinin u ji van helbesten heja bepar neminin.. Occo Mahabad yine kitabı Rondiken Binevşe (Menekşenin Gözyaşları) ile okurların karşısına çıktı. Mahabad yine bir çok konuyu duygusal, ilginç ve akıcı anlatımıyla okuyucularına sunuyor, kısacası mutlaka okunması gereken

Yahya Altay, "Haşemi Sülalesinden Seyit Şex Mahmüd El Girben Seceresi" kitabında daha Kürtlerdeki Seyitlik kavramını bize anlatıyor. Kürtlerin nasıl olur da Hz. Muhammed soyundan geldiği sorusunu secere olarak bize sunarken, kitabın daha sonraki geniş bölümde Cizre'nin Giraxin köyünden başlayarak genişleyen Seyitlerin seceresini sunuyor. Kitabın sonunda ise secerelerine ait bir yazma ve epey fotoğraf yer alarak kitabın daha zenginleşmesini sağlayan Altay'ın kitabı 110 bölümden/aile seceresinden meydana gel

Kuruluşundan günümüze dek hep toparlanma izlenimi veren ve karmaşık dönemden uzanıp gelen kadrosuyla PKK, 1970'lerde kazandıkları beceriler ve Filistin-Suriye-Yunanistan deneyimlerini de bünyesine katarak sağlam bir yapıyla ortaya çıktı; tabanını çok daha belirginleştirdi. Yurt dışı bağlantılarını sağlam temeller üzerine oturttu. Söylemini yerel olgulardan çok uluslar arası olgularla doldurdu. En önemlisi de; desteğini Türkiye devletinin ulaşamayacağı yerlerden elde etmeye başlaması ve uluslar arası bir yap

"Hangi İslam?" sorusu karşısında Müslüman dünyası ters köşe edildiği için muhtemelen birçoğumuz "Tabii ki, Kur'an İslam'ı" diyerek işin içinden çıkmaya çalışırız. "Hangi İslam?" derken bir çırpıda aklımıza oldukça farklı İslam formatları gelir. Her İslam biçimi kendi döneminin koşulları içinde formatlanarak karşımıza şu şekillerde çıkmaktadır. İşbirlikçi İslam, pragmatist İslam, siyasal İUslam, faşist İslam, kültürel İslam, konjonktürel İslam, kapitalist İslam, sosyalist İslam, otoriter İslam, metafizikçi İ

Kürt siyaseti bütün bileşenleriyle birlikte bir süredir Kürt Sorunu'nun çözümü için "demokrati özerklik" modelini öneriyor. Merkezle yerel arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesini; yerelin kendini ifade etme ve anayasayla sınırlı yönetme yetkisine sahip olması gerektiğini belirtiyor. Şartlar Türkiye'yi 1920'li yıllarda rafa kaldırdığı 'Kürtlere Özerklik' siyasetine geri dönmeye zorluyor. İki dönemdir Van'da belediye başkanlığı yapan Veysel Keser, bu çalışmasıyla okurun hem Kürtlerin istediği Demokrat

Kürtler açısından Kobani deyince, akla ilk gelen kişi şüphesiz Arin Mirkan'dır. Arin Mirkan, Kapitalist, erkek egemen topluma kadınca başkaldırının öyküsüdür. Feyzullah Bağcı, Kobani direnişinin kadın direnişi ve isyanı olduğunu Meryem karakteriyle okura sunarken, bunu isyanın ve direnişin sembolü olan Arin'in önderliğini göstererek gerçekleştiriyor. Meryem'in varolan düzenin kalbini hançerlercesine yok oluştan varoluşa geçiş hikayesini ve Kobani'de son bulan yolculuğunu baş döndüren bir tempoyla anlatıyo

İsmet Taş, "Arin Mirkan ve Rojava'da direnerek şahadete kavuşanların yüce anısı" için yazdığı bu deneme kitabında Arin Mirkan'ın kişiliğinde Kürt ulusal mücadelesinin yükselişini anlatıyor. Zaman zaman şiirle, zaman zaman düz yazıyla Arin Mirkan'a seslenirken Taş, Arin Mirkan'a kendi bildiklerini, hislerini anlatıyor. Arin Mirkan'a Arin'i anlatıyor. Ona Hakikat Savaşçısı'nı anlatıyor: "Tanrıçalarını dağ zirvelerindeki tahtlarına yeniden oturtma savaşını veriyor şimdi. O bizi anladı, biz de onu. O bizi yeni

Mustafa Özbey, günümüz dünyasında insan ilişkilerinde giderek artan sıradanlaşma, yüzeysellik, güvensizlik, temassızlık sonucu, o güzel "kitap insan"ı okuyamayışımıza meydan okuyarak, bir cesaret koymuş ortaya. Bize sanki "Ben buradayım, Ma Kırmancime, bu benim hikâyem, beni benden okumayanlar kitabımdan okusun" diye sesleniyor. Aslında "Erzincan'dan Öteye - Bir Kırmanc Alevi'nin Yaşam Yolculuğu" kitabında dile gelenler sadece Mustafa'nın değil, hepimizin farklı yollardan yürürken, değişik kentlerde, ülkel

Pirtüka Mehmet Akar ya bi nave "Fabl bi Kurdî Xweş in. Çi hebü, Çi Tunebü" ji alî Weşanxaneya Do'ye hat weşandin. Wek ku ji nave kitebe jî te fehmkirin pirtük li ser çîroken heywanan e, yanî çîroken fabl in. Di ev kitebe de sed ü penc fabl cih digrin. Mehmet Akar ev fablan behtir ji bajare ku le hatiye dinyaye, ji Semsür'e berhev kiriye. Mehmet Akar, li ser girîngiya ve xebata xwe wiha dibeje: "Dive ji bo edebiyata kurdan, k udi kîjan quncike de çi hebe derkeve hole... Ez hevîdar im ev xebata min ya biçük

Bi divandaki şiirler, Hüseyin Kaytan'ın 1996-2004 yılları arasında ve çoğunlukla dağlarda yazdıklarından oluşuyor. Bu şiirler aslında yazılmış olmaktan ziyade, söylenmiştir. Daha önce yayınlanmış bütün kitaplarını ve yayınlanmamış olanları kapsayan bir divandır.