Bazı kadınların yaraları hücreseldir,
Bazılarının ki ise zihinsel.
Birini iyi etmek için gereken tek şey
Ucube bir yara bandı, diğerini iyileştirmek içinse
Zürafaların uçması gerekmektedir.
Hüsran dolu bir geçmişten asla
Bakire bir gelecek beklenmez.
Umut yorucudur, hayal kırıklıkları ise
Saç kırıklarına sebeptir.
Ve bilinsin ki saçlarını kendi kesen kadınlar,
Geceleri uyumadan yastığı ısırarak ağlıyordur.
Vesselâm...
II. Dünya Savaşı'ndayken, Fransızlar için geçen
en zor günlerden birinde havalanmak zorunda kalan
bir grup savaş pilotunun, savaşın her daim kaybedeninin
insan olduğunu keşfetmesinin öyküsü Savaş Pilotu.
Savaşın anlamsızlığının, ölümle burun buruna yaşamanın,
umutsuzluğun ve buna rağmen vazgeçmeyişin işlediği ve
bir anlamda Exupery'nin dış dünyandan çok iç dünyasını
yansıttığı, otobiyografi tadında unutulmaz bir eser.
Bir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirini sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu Konağı'nın kapısını çaldığında içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur.
Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan, yıllarca bu esikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşan, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına
Uçak, bir araçtır tıpkı diğerleri gibi. Bu araçlar
bize dünyanın gerçek yüzünü buldurur. Amaç
bilinmeyeni bilinir kılmak ve bu yolda vazgeçmemektir.
Bilinmeyen şeyler insanları korkuya itse de bir kez denendiğinde,
o artık bilinmeyen olmaktan çıkacaktır. İnsanı kurtaran ise bir
adım atmaktır. Sonra bir adım daha... bir adım daha...
Farklı şehirler, farklı zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan ama
hiç yılmayan, vazgeçmeden devam eden posta uçağı pilotları onlar.
Bu yolculuklarda kendilerini bulmal
Gece koyu bir duman gibi yükseliyor, ovalarla vadiler
birbirinden ayırt edilmiyordu. Köy yavaş yavaş bir ışık kümesi
halini alıyordu. Üç pilot, aldıkları yüklerini götürmek üzere
havalanmışlardı ancak bir tanesi hedefe varamamıştı...
Bir gecede yaşanan bu ölüm kalım mücadelesini, insanın doğayla olan
savaşını, amaca ulaşmak için gösterdiği çabayı, iradesini,
cesaretini ve sorumluluğunu yerine getirebilmek için
yaptıklarını anlatan, gerçek tadında, usta işi bir eser
Gece Uçuşu.
Dünyanın evim olmadığına inanıyorum bu aralar. Pek yaşamak gelmiyor içimden. Yaşamak dediysem, öyle işte... Ne zaman balkona çıksam ay ışığı, ?Ölmek için güzel bir gece," diye fısıldıyor sanki kulağıma. Hayvan gibi sigara içiyorum. Parmaklarım sarardı, gözlerim sarardı; tırnaklarım, ruhum sarardı. Hayatımı renklendirmek için intihar süslü hayaller kuruyorum gecelerde.
Uyuyamıyorum. Gerçi çok takılmıyorum artık uyku sorunuma, bir şekilde uyanmak zorundayım çünkü. Uyandığımda yanıma uğramadan geçip giden hay
Gece yarıları uyanıp katliamların içinde
Sessiz ve sakin bir yer arayanlara,
Çıkmaz sokakları ezbere bilen,
Kendinden başka herkese faydası olan,
Yenilmedim, güçlüyüm yalanlarını söyleyen,
Vazgeçmemiş ama yarım kalanlara,
Birçok hikayenin asıl kahramanlarına,
Sevdası kendinden büyük olan kadın ve adamlara
Ve her hikayenin sonu gibi
Yarım kalanlara...
Birileri vurulur bilmediği bir sokakta, hiç beklemediği bir anda.
Birileri kaçar gerçeklerden korktuğu için.
Birileri boş alkol şişeleriyle avutur kendini.
Birileri başını koyacak bir omuz bulmuştur elbet yolun en başında.
Birileri yaşamaya korkar.
Birileri ilk zamana dönmeye çalışır.
Birileri yalanlarla avutur kendini.
Birileri yeni bir arayış içindedir her dakika.
Birileri boş sahil banklarına kazır hikâyesini.
Birileri şiirler yazar sayfalarca.
Birileri evinin yolunu unutur.
Birileri tekelin y
Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının, onu kaldırtma!
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur,
senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla, onu susturma!
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez. Yalnız genç adam,
kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez, bu da kalsın aklında...
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni.
Seni seven bir kadın sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kad
Her an ölebiliriz değil aslında, bu çok yanlış ifade.
Her an ölüyoruz.
Bir saniye önceki ben öldü, dönemem, çünkü zaman aktı. Akacak.
Bir saniye önceki her şeyi öldürdü.
Zaman kan gibi akar ve ancak sınırları içinde aktığı sürece zehirlemez, sınırlarının dışında geçen zaman hep öldürür ve bu yüzden her saniye mükemmel hızlarla ölürüz.
Bu yüzden şimdi ya da elli yıl sonra nefes alamayacak olmanın, başkasına ne katıp ne eksilttiğinle alakası vardır, senin hislerini başkalarının ne kadar taşıyıp taşıyamadığı
Ezbere bildiğim insanlar omuzlarındaki yükü, birlikte büyüdüğüm insanlar dertlerini, bırakıp gidiyor. Ağrılar, sancılar. Böyle birikir insanın içine, diyorum. Sonrası bir çiçeğe fazlasıyla benzeyen insanla karşılaşma zamanı. Her şey olabildiğince güzel, bir sokak çocuğunu sevindirecek kadar.Umut oluyoruz beraber. Bir çiçeğe çiçek veriyorum. Sonrası büyük enkaz. Herkes birilerine kendi enkazını bırakıp kaçma derdinde, diyorum. Sonrası aylarca süren sancı, ağrı. Annem çay yapınca geçiyor ama. Aile değerli şey
NURSEN YILDIRIM
Tutunduğu dalları kırılanlara, uçurumlarda ayağı kayanlara, hem kendinden milyonlarca kez özür dilemek isteyip hem kendine acımasızca davranmaktan vazgeçemeyenlere, umursamaz tavrının ardında gözyaşlarını saklayanlara, babası ölenlere, hüznü kilosundan ağır olanlara, hayatını romanlara değil de katliamlara benzetenlere, her gece bir şarkının içinde kaybolan, durmadan kaybolan, kendinin bile kendini bulamayacağı kadar kaybolanlara... Sevdiği insanların sesini soğukluğu ruhunu titreten telefo
Unutmadım.
Onun elini nasıl tuttuğunu,
Benim kalbimi nasıl kırdığını unutmadım sevgilim.
Herkese tebessüm ederken
Bana nasıl nefretle baktığını,
Herkese kol kanat gererken
Beni nasıl yalnız bıraktığını,
Onlar ağlarken ağladığını,
Ben gülerken bile yanımda olmayışını
Unutmadım.
Bir seni dilediğimi,
Ama bir beni istemediğini,
Bir tek benim için içmediğini,
Canım yandığında bir sigara yakmadığını,
Beni mutlu olduğun yerlerde mahvettiğini
Unutmadım.
Sen de unutma.
Keşke öldürseydin de
Bir başk
Yalnızlığı o kadar çok sevmişiz ki sevilmeyi beklerken sürekli kaybetmişiz. Sahi beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler bir gün gerçekleşecek mi? Gerçekleşmeyecekse bile bu çektiğimiz sıkıntılar, dertler boşuna mı? Ne olacak bu içimizdeki yarım kalmışlıklar? Mutluluk bize uğramıyor, mutsuzluğa nedense yemin etmiş gibiyiz. Olmaması sorun değil. Olacakmış gibi olup olmuyor ya, o kötü işte. Ne eskisi gibi olabiliyoruz ne de başladığımız yere dönebiliyoruz. Nasıl yapalım?
Ben büyüyemedim, aslında büyümek istemedi
Gökyüzünün en ücra köşesindeyim.
Gözlerimde özlenilmişlikler, yalvarışlar, yakarışlar...
Gözlerimde olmayışının kaçıncı haftası, yokluğunun omuzlarımda yaptığı ağırlık...
Gözlerimde yaşlar...
İnsanlar, yağmur sanır ama benim gözlerim hep sana ağlar.
Sevdamın kanadı kırık, içimde düşme korkusu var. Bir uçurumun ucundayım, sona geldim sanmışken, sana geldim...
İçimde düşme korkusu var.
Bulutlara yansıyan güneşin kızıllığı gözümü alıyor.
Yüreğin karanlıklar arasına gizleniyor ama gökyüzü hâlâ aydınlık
"Çok kalmayacağım sende, biraz sevip
döneceğim yine kendime..."
Özgür Gümüşsoy
Şiirin rengârenk şapkasını giymek kolaydır, şık da durur üstelik.
Ne var ki, şiire sıkı sıkı sarılan bir şair değilseniz,
ilk rüzgârda uçup gider kafanızdan.
Şiirin çamurlu ayakkabısını giymek ise zordur
ve elbette kimse hoşlanmaz balçıktan.
Ama has şiire giden yol buradan geçer.
Şiirin ayakkabısı ilk giyişlerde şair adayının ayağına vuracak ve
acı verecektir üstelik. Özgür Gümüşsoy da, şiirin süslü şapkasını değil,
çamurlu ayak
Geyikler ve balıklar arasında bu anlattığım.
Boynunda bir oltayla ormandan çıkarılıyorsun.
Uçurtmalar ile gece arasında bu, geceyle benim aramda nü. Görmüyorsun ama elindeki
histen hala uçtuğunu biliyorsun. Onun nereye gidebildiği.
Bu sorun değil.
Birbirimizden diyorum, gittikçe yakınlaşıyoruz.
Tehlikeli diyorum.
Yıkım.
Çok tahliyeli bir enkaz.
Uçurumlarla dipler arasında bu. Atlamıyorsun ama öldüğüne eminsin.
Bu ıslaklık. Biraz yağmur.
Birazını ben ağladım.
Üzerimdeki çamur.
Ben de bazen battım ama çoğunu öyle attılar.
Anıdır kalsın diyorum.
Altımdaki kırmızı beni sakla diyor usulca.
İnsan bazı anılarından çıkamadan kendini nasıl toplayabiliyor, nasıl şimdiki zamanda
kalıyor, bilmiyorum.
Nerdeyim, bilmiyorum.
Ne yapıyorum, bilmiyorum.
Bu durumda hayal kurmak küstahlık benim için.
Kuruyor muyum, yaprak mıyım, bilmiyorum
Geç müdahale edilen bir yangının ortasında kalmış birini düşün...
Enkaz altından günler sonra çıkarılan birini...
Yüzme bilmiyorken, en derin sulara bırakılmış birini düşün.
Ve anla şimdi beni, hisset ne haldeyim.
Gelirsen, en fazla ölümü görürsün...
Hayatından geçen her bir gün, dolu dolu tabirinin karşılığıydı Naz için. Sonu gelmeyen seyahatler, bitmek tükenmek bilmeyen partiler, sıfırlarını dahi saymaya uğraşmadığı bir banka hesabı, anne babası, dedesi ve hatta daha birçok insanın ilgisi... Şimdiyse bunların hepsi yerini mütevazı bir memur hayatına bırakmıştı. Hem de oldukça mütevazı! Artık parasının hesabını kuruşu kuruşuna yapmalı ve hayatını diploması için uğruna yıllarca dirsek çürüttüğü mesleği, öğretmenliği, yaparak kazanmalıydı. Yapabilir miyd
Toplam 360 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 280-300 /
Aktif Sayfa : 15
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.